Hans Koppel, O Asla Geri Gelmeyecek adlı romanında büyük bir aile dramına tanık ediyor okuru… Mike ve Ylva Zetterberg, kızları Sanna'yla birlikte, İsveç'in bir sayfiye kasabasında mutlu mesut yaşamaktadır. Arada bir uç veren, Ylva'nın zor geçmiş çocukluğundan kaynaklandığı düşünülen kimi sorunlar dışında mutluluklarını gölgeleyecek hiçbir şey yoktur. Ancak Ylva günün birinde kocasına o akşam iş arkadaşlarıyla birlikte dışarı çıkacağını, iş arkadaşlarına ise eve gideceğini söyleyerek ortadan kaybolur. Mike'ın umutsuz bekleyişi, polisin ve çevrenin, vaktiyle kocasını aldatmış bir kadının ortadan kaybolma hikâyesinden beslenen önyargılı bakışları altında cehenneme dönerken, aylar geçmesine rağmen Ylva geri dönmez. Ylva'nın ortadan kaybolmasına neden olan korkunç olaylar zincirini örten yoğun sis perdesi ancak Stockholm'de eski günlerden bahseden iki okul arkadaşının, "gizemli" milyoner Jörgen Patterson ile marjinal gazeteci Calle Collin'in, okul günlerini ve herkese kök söktüren "dörtlü çete"yi yâd etmeye başlamasıyla aralanacaktır: Ylva'nın da üyesi olduğu "dörtlü çete" yıllar önce büyük bir suç işlemiştir ve bundan zarar görenler intikam peşine düşmüştür. O Asla Geri Gelmeyecek son derece etkileyici, bir o kadar da başarılı bir psikolojik gerilim romanı. Daha en başından Ylva'nın aslında ölmediğini ve evine bir taş atımı mesafede tutulduğunu biliyoruz bilmesine ama gerilim ve heyecan kitabın son sayfasına kadar dinmiyor. Suça, kin ve nefrete, intikama, kefarete, kısacası insanın kanını kaynatan ve akıtan, sinirlerini geren ve boşaltan şeylere dair sürükleyici hikâyesiyle bu roman, okura tam anlamıyla uykusuz bir gece vaat ediyor...
Hans Koppel, O Asla Geri Gelmeyecek adlı romanında büyük bir aile dramına tanık ediyor okuru… Mike ve Ylva Zetterberg, kızları Sanna'yla birlikte, İsveç'in bir sayfiye kasabasında mutlu mesut yaşamaktadır. Arada bir uç veren, Ylva'nın zor geçmiş çocukluğundan kaynaklandığı düşünülen kimi sorunlar dışında mutluluklarını gölgeleyecek hiçbir şey yoktur. Ancak Ylva günün birinde kocasına o akşam iş arkadaşlarıyla birlikte dışarı çıkacağını, iş arkadaşlarına ise eve gideceğini söyleyerek ortadan kaybolur. Mike'ın umutsuz bekleyişi, polisin ve çevrenin, vaktiyle kocasını aldatmış bir kadının ortadan kaybolma hikâyesinden beslenen önyargılı bakışları altında cehenneme dönerken, aylar geçmesine rağmen Ylva geri dönmez. Ylva'nın ortadan kaybolmasına neden olan korkunç olaylar zincirini örten yoğun sis perdesi ancak Stockholm'de eski günlerden bahseden iki okul arkadaşının, "gizemli" milyoner Jörgen Patterson ile marjinal gazeteci Calle Collin'in, okul günlerini ve herkese kök söktüren "dörtlü çete"yi yâd etmeye başlamasıyla aralanacaktır: Ylva'nın da üyesi olduğu "dörtlü çete" yıllar önce büyük bir suç işlemiştir ve bundan zarar görenler intikam peşine düşmüştür. O Asla Geri Gelmeyecek son derece etkileyici, bir o kadar da başarılı bir psikolojik gerilim romanı. Daha en başından Ylva'nın aslında ölmediğini ve evine bir taş atımı mesafede tutulduğunu biliyoruz bilmesine ama gerilim ve heyecan kitabın son sayfasına kadar dinmiyor. Suça, kin ve nefrete, intikama, kefarete, kısacası insanın kanını kaynatan ve akıtan, sinirlerini geren ve boşaltan şeylere dair sürükleyici hikâyesiyle bu roman, okura tam anlamıyla uykusuz bir gece vaat ediyor...