Artık ne bir hikaye anlaatan, ne de bir hikâye anlatılmasına izin veren donuk, kara toprağın üzerinde yürür gibiydi. Başında palmiye şapkası ile kumsalda otururken bazen kendi kendine konuşmaktan sıkılıyordu, o zaman sadece kendi nefesinin sesi geliyordu. kulağına. Nefesini tuttuğu zaman ise hiçbir şey duymuyordu. Çünkü ne rüzgâr vardı bulunduğu yerde, ve de kuşlar. Gözlerini kapadığı zaman ufuk çizgisi denizin üzerinden hızla ona yaklaşıyor, gökyüzü başına çöküyordu. Buraya nasıl gelmişti, sonsuzluğun sonundaki bu cennet adasına nasıl düşmüştü? Önce ateş dalgaları ta üç bin yıl sonrasına, bize dek ulaşan zulüm. dolu bir savaşa tutuşmuştu. Sonra gemileri paramparça olmuş, adamları öldürülmüş, yenmiş ve boğulmuştu. Üzerindeki paçavraları ve keskin zekâsıyla kalakalmıştı. Deniz onu balıkların ve yengeçlerin iğrendiği bir pislik gibi tükürmüştü sahile. Bir karım ve bir oğlum var, diyordu adanı, yıllardır görmediğini ve çok özlediğim; Penelope ile Telemakhos.. (Arka kapaktan)
Artık ne bir hikaye anlaatan, ne de bir hikâye anlatılmasına izin veren donuk, kara toprağın üzerinde yürür gibiydi. Başında palmiye şapkası ile kumsalda otururken bazen kendi kendine konuşmaktan sıkılıyordu, o zaman sadece kendi nefesinin sesi geliyordu. kulağına. Nefesini tuttuğu zaman ise hiçbir şey duymuyordu. Çünkü ne rüzgâr vardı bulunduğu yerde, ve de kuşlar. Gözlerini kapadığı zaman ufuk çizgisi denizin üzerinden hızla ona yaklaşıyor, gökyüzü başına çöküyordu. Buraya nasıl gelmişti, sonsuzluğun sonundaki bu cennet adasına nasıl düşmüştü? Önce ateş dalgaları ta üç bin yıl sonrasına, bize dek ulaşan zulüm. dolu bir savaşa tutuşmuştu. Sonra gemileri paramparça olmuş, adamları öldürülmüş, yenmiş ve boğulmuştu. Üzerindeki paçavraları ve keskin zekâsıyla kalakalmıştı. Deniz onu balıkların ve yengeçlerin iğrendiği bir pislik gibi tükürmüştü sahile. Bir karım ve bir oğlum var, diyordu adanı, yıllardır görmediğini ve çok özlediğim; Penelope ile Telemakhos.. (Arka kapaktan)