Belagat, Osmanlı toplumunda az çok mürekkep yalamış herkesin bildiği, hiç değilse temel kurallarına aşina olduğu bir "sanat'tı. Hatta diyebiliriz ki sadece edebiyat alanında değil Osmanlı'nın bütün bir düşünce tarihinin fikirden söze, sözden yazıya dökülmesinde belagat kaideleri göz ardı edilemez bir esastı. Zira "belagat bilgisi", düşüncenin ifade edilirken muhatabında beklenen tesiri gösterebilmesi için gerekli kalem kuvvetinin olmazsa olmaz şartlarından biriydi. Ve söz perisinin biri "vehbî", öteki "kesbî" iki kanadı vardı. İşte belagat, bu kesbî kanadın özünü teşkil eden bilgiler manzumesinin adıdır.
Arap harfli Türk yazısıyla kaleme alınmış, doğrudan veya dolaylı olarak belâgati konu edinen 50'den fazla eserin varlığını biliyoruz. Bununla beraber bu eserlerden yeterince yararlanılmadığı da bir gerçektir. Bu kitapların önemli addedilen çok az bir kısmı, lisansüstü tezler hâlinde çalışılmış ise de hemen hiçbiri kitaplaşmamış ve günümüz okurunun istifadesine sunulmamıştır. Bu, sadece edebiyatçılar için değil Türk irfanı için de önemli bir eksikliktir. Önemli-önemsiz, hacimli-hacimsiz ayrımına girmeden bu kitapların günümüz ihtiyaçlarına göre hazırlanıp neşredilmesi önemli bir boşluğu dolduracaktır.