1199137928
523946
https://www.simurgkitabevi.com/oteki-modernlik
Öteki Modernlik - #smrgKİTABEVİ
0.00
Hayata dair her gönderim bizi kişisel hikayemize götürür. Nasıl yaşadığımızı, düşlerimizi ve tasavvurlarımızı düşünürüz. Köyden gelen çocuklar ise kırda, hayatın küçük alanlarında yaşadıklarını anımsarlar. Küçük dünyalarında büyük düşler kurmuşlardır. "Köydeyken ot ya da ekin hasadında çalışırken şiire, edebiyata, siyasete ve hayatın büyük biçimlerine ilgi duyuyordum. Küçük bir dünyada olduğumu düşünüyor büyük düşler kuruyordum. Şehri, şiiri, yazıyı, büyük düşünceleri, şehirli biçimleri hayal ediyor, böylece kendime daha büyük ve mutantan dünyalar inşa ediyordum. Sonra büyükşehire geldim. Modern zamanlarda bu zorunluluktu adeta. Eğitim, meslek ve beceri kazanmak ve daha iyi bir yaşam sürmek için taşralılar büyükşehire geliyorlardı. Geleneksel yaşamdan modern hayata katılıyorlardı. Geleneğin katı, kalın çizgili karakteristik biçim ve anlamlarından, modernitenin şeffaf, sentetik ve görece özgür bir dünyasına savruluyorlardı. Böylece kendilerine yeni dünyalar ve anlamlar inşa ediyorlardı. Modernleşme sürecinin içerisindeydik aslında. 19. yüzyılda başlayan, Cumhuriyetle farklılaşan yaşam tarzı ve egemenlik ilişkilerinin içerisindeydik. Köy bizim için kır yaşamının yoğunluğu, dindarlığın ve geleneğin baskınlığı demekti. Büyükşehir ise ekonomik ve kültürel olarak farklılaşan ilişkiler biçimiydi. Dolayısıyla farklı eğitim, kültür ve ekonomik ilişkiler içerisine dahil oluyor, yeni kimlikler ve kalıplar ediniyorduk. Bu süreçte herkes kendi hikayesini üretiyordu. İlişki şekline, duyarlılıklarına ve ilgi alanlarına göre kişisel hikayeler doğuyordu. Kaygılarımız ve beklentilerimizle geleceğe yürüyorduk. Bazısı belki söz ve manayı, bazısı ise hayatın maddi biçimlerini tercih ediyor, mesleki seçimlerini ve yaşam tarzını oluşturuyordu. Sonuçta, taşradan gelenlerin modernleşme sürecindeki hikayelerini üretiyorduk." (Tanıtım Bülteninden)
Hayata dair her gönderim bizi kişisel hikayemize götürür. Nasıl yaşadığımızı, düşlerimizi ve tasavvurlarımızı düşünürüz. Köyden gelen çocuklar ise kırda, hayatın küçük alanlarında yaşadıklarını anımsarlar. Küçük dünyalarında büyük düşler kurmuşlardır. "Köydeyken ot ya da ekin hasadında çalışırken şiire, edebiyata, siyasete ve hayatın büyük biçimlerine ilgi duyuyordum. Küçük bir dünyada olduğumu düşünüyor büyük düşler kuruyordum. Şehri, şiiri, yazıyı, büyük düşünceleri, şehirli biçimleri hayal ediyor, böylece kendime daha büyük ve mutantan dünyalar inşa ediyordum. Sonra büyükşehire geldim. Modern zamanlarda bu zorunluluktu adeta. Eğitim, meslek ve beceri kazanmak ve daha iyi bir yaşam sürmek için taşralılar büyükşehire geliyorlardı. Geleneksel yaşamdan modern hayata katılıyorlardı. Geleneğin katı, kalın çizgili karakteristik biçim ve anlamlarından, modernitenin şeffaf, sentetik ve görece özgür bir dünyasına savruluyorlardı. Böylece kendilerine yeni dünyalar ve anlamlar inşa ediyorlardı. Modernleşme sürecinin içerisindeydik aslında. 19. yüzyılda başlayan, Cumhuriyetle farklılaşan yaşam tarzı ve egemenlik ilişkilerinin içerisindeydik. Köy bizim için kır yaşamının yoğunluğu, dindarlığın ve geleneğin baskınlığı demekti. Büyükşehir ise ekonomik ve kültürel olarak farklılaşan ilişkiler biçimiydi. Dolayısıyla farklı eğitim, kültür ve ekonomik ilişkiler içerisine dahil oluyor, yeni kimlikler ve kalıplar ediniyorduk. Bu süreçte herkes kendi hikayesini üretiyordu. İlişki şekline, duyarlılıklarına ve ilgi alanlarına göre kişisel hikayeler doğuyordu. Kaygılarımız ve beklentilerimizle geleceğe yürüyorduk. Bazısı belki söz ve manayı, bazısı ise hayatın maddi biçimlerini tercih ediyor, mesleki seçimlerini ve yaşam tarzını oluşturuyordu. Sonuçta, taşradan gelenlerin modernleşme sürecindeki hikayelerini üretiyorduk." (Tanıtım Bülteninden)
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.