Pakistan, Hindistanlı Müslümanların, kendilerini dinî ve kültürel anlamda Hindistan'ın diğer yerel halklarından ayrı görmesi ve dinî-gündelik yaşam pratiklerini özgür ve müreffeh bir şekilde, bağımsız bir devlet çatısı altında deneyimlemeleri idealine dayanan, dinin alt ve üst yapısını oluşturduğu bütünleştirici hükümler ile seküler demokratik unsurların kurucu ilkelerinin bir birleşimi olarak modelleşmiş nevi şahsına münhasır (sui generis) bir İslam devleti olarak nitelenebilir. İslam'ın, Pakistan'ı kuracak insanları etnik ayrım gözetmeksizin bir araya getiren ana belirleyici unsur olduğu bu ideolojik yönelim, Hindistan'da azınlık olarak yaşam süren Müslümanları kısa sürede bir İslam devleti kurma hedefine adapte etmiş; İngilizlerin, İkinci Dünya Savaşı ertesinde kısırlaşan ve çıkmaza sürüklenen dış politikalarının etkisiyle Hindistan'dan çekilme ve bu ülkeyi iki ayrı devlete bölme kararlarıyla birlikte, Pakistan, din temelli bir ulus devlet modeliyle haritada yerini almıştır.
?Pakistan, geçirmiş olduğu tüm sıkıntılı evrelere rağmen Güney Asya'nın en önemli askerî, politik ve ekonomik güçlerinden biridir ve özellikle Türkiye için yeri doldurulamaz bir dost, kardeş müttefiktir. Pakistan'ın-Pakistanlıların ideolojik ve siyasal tarihini tek bir kitaba indirgemek ve ülkenin kuruluş öncesi, kuruluş ve kuruluş ertesi dönemlerinde geçirmiş olduğu merhaleleri eksiksiz aktarmak olanaksız olduğundan, bu kitabın “Kısa Dünya Tarihleri” serisinin bir parçası olduğu gerçeğiyle, Pakistan'ın kuruluşuna temel oluşturan ideolojik birikimi ve ülkenin politik yolculuğunu, postmodern tarih anlayışı çerçevesinde, kronolojik olarak, araştırmacıların ve genel okuyucuların faydalanabileceği ölçüde işlemeye özen gösterilmiştir.