#smrgKİTABEVİ Pazartesi Ya Da Salı - 2019
Woolf, öykülerinde karakter incelemelerine çokça yer verdi, gerçek ve gerçekliğin doğası, kadınların toplumdaki rolü konularını özellikle işledi. Sıradan deneyimleri anlatırken insan zihninin çalışmasını ve algılarını öne çıkaran ayrıntılı anlatımlara başvurdu. Woolf'un öyküleri sıklıkla “Varolma Anları”na dayanır ve bu varolma anları zamanın ve mekânın içine hızlı girişlerle işlenir. Kimi öykülerinse, roman yazımı sürecinde ortaya çıkan yan ürünler olduğu bellidir, kitapta yer alan Kendi Türünü Seven Adam ya da Bir Özetleme'de olduğu gibi Mrs. Dalloway'in kahramanları Mr. ve Mrs. Dalloway'e sıkça rastlarız, aynı şekilde Varolma Anları adlı öyküde de Mrs. Dalloway adlı romanından izler bulmak hoş bir sürprizdir okura.
İlk öyküsü olduğu düşünülen Phyllis ve Rosamond bu kitabın da ilk öyküsü. Kitabın sonundaki Kaplıca ise ölümünden kısa bir süre önce, 1941'de bitirdiği, büyük olasılıkla son çalışması. Bu iki öyküyü ve aradaki 35 yıllık süreçte yazdığı öyküleri okumak, yazarın öykücülüğündeki gelişmeyi göstermesi bakımından son derece ilginç bir deneyim.
Woolf, öykülerinde karakter incelemelerine çokça yer verdi, gerçek ve gerçekliğin doğası, kadınların toplumdaki rolü konularını özellikle işledi. Sıradan deneyimleri anlatırken insan zihninin çalışmasını ve algılarını öne çıkaran ayrıntılı anlatımlara başvurdu. Woolf'un öyküleri sıklıkla “Varolma Anları”na dayanır ve bu varolma anları zamanın ve mekânın içine hızlı girişlerle işlenir. Kimi öykülerinse, roman yazımı sürecinde ortaya çıkan yan ürünler olduğu bellidir, kitapta yer alan Kendi Türünü Seven Adam ya da Bir Özetleme'de olduğu gibi Mrs. Dalloway'in kahramanları Mr. ve Mrs. Dalloway'e sıkça rastlarız, aynı şekilde Varolma Anları adlı öyküde de Mrs. Dalloway adlı romanından izler bulmak hoş bir sürprizdir okura.
İlk öyküsü olduğu düşünülen Phyllis ve Rosamond bu kitabın da ilk öyküsü. Kitabın sonundaki Kaplıca ise ölümünden kısa bir süre önce, 1941'de bitirdiği, büyük olasılıkla son çalışması. Bu iki öyküyü ve aradaki 35 yıllık süreçte yazdığı öyküleri okumak, yazarın öykücülüğündeki gelişmeyi göstermesi bakımından son derece ilginç bir deneyim.