#smrgKİTABEVİ Portnoy'un Feryadı: Beraat Etti - 1999
Sıkça söylediği gibi insan dişisi, kadın olarak doğmuyor, bir kadın olarak inşa ediliyor. Ama erkek olmak için de yoğun bir inşaat faaliyeti gerekmekte, üstelik malzemelerden çalma şansı çok daha kısıtlı. En azından kahramanımız Portnoy için - ki bütün dünyada bir erkeğin başına gelebilecek en büyük talihsizlik onun da başındadır: Bir kadın tarafından doğurulmak ve yetiştirilmek.
Fakat talihsizlikler burada bitmez; bir de baba vardır, çekirdek aile cehennemi vardır. Üstelik Portnoy, Yahudidir; hiçbir yerde kendinizi yurdunda hissetmeyip hep başka diyarların düşünü kuran bir azınlık mensubudur. Ve her erkek gibi başındaki asıl bela, sonu gelmez istekleriyle ona dünyayı dar eden "koca kafalı canavar"dır. Bir türlü yatıştıramadığı canavarı ile annesinin demir pençesi arasında sıkışıp kalan Portnoy, bu uzun feryadıyla çağdaş edebiyat tarihinin en kıvrak, en keyifli, en edepsiz monologlarından birini yaratıyor.
Bir erkeğin cinsel gelişimini yer yer gerçekten çok komik ve sevimli, yer yer irkiltici olabilen serüvenleri üzerinden izlerken; bir yandan orta sınıf aile kültürünün dehşetini hissediyor, "büyüme" denen sürecin aslında nasıl azap dolu olduğunu hatırlıyoruz. Çağdaş Amerikan edebiyatının ustalarından Philip Roth, bu romanında argo ile ironiyi, fars ile trajediyi, kahkaha ile hüznü eşsiz bir kıvraklıkla harmanlıyor.
Herkesin kendi çocukluğundan ve annesinden bir şeyler bulacağı; herkesin kendi içindeki ötekiyle, kendi içindeki azınlıkla karşılaşacağı; kendi canavarını hatırlayacağı bir roman bu... çok komik, yakası açılmadık ve sevimli... Times Literary Supplement'a göre yüzyılın en iyi yüz romanından biri olan bu samimi itirafnameyi Türkçede yayımlamaktan sevinç duyuyoruz. ( Arka Kapak )
Sıkça söylediği gibi insan dişisi, kadın olarak doğmuyor, bir kadın olarak inşa ediliyor. Ama erkek olmak için de yoğun bir inşaat faaliyeti gerekmekte, üstelik malzemelerden çalma şansı çok daha kısıtlı. En azından kahramanımız Portnoy için - ki bütün dünyada bir erkeğin başına gelebilecek en büyük talihsizlik onun da başındadır: Bir kadın tarafından doğurulmak ve yetiştirilmek.
Fakat talihsizlikler burada bitmez; bir de baba vardır, çekirdek aile cehennemi vardır. Üstelik Portnoy, Yahudidir; hiçbir yerde kendinizi yurdunda hissetmeyip hep başka diyarların düşünü kuran bir azınlık mensubudur. Ve her erkek gibi başındaki asıl bela, sonu gelmez istekleriyle ona dünyayı dar eden "koca kafalı canavar"dır. Bir türlü yatıştıramadığı canavarı ile annesinin demir pençesi arasında sıkışıp kalan Portnoy, bu uzun feryadıyla çağdaş edebiyat tarihinin en kıvrak, en keyifli, en edepsiz monologlarından birini yaratıyor.
Bir erkeğin cinsel gelişimini yer yer gerçekten çok komik ve sevimli, yer yer irkiltici olabilen serüvenleri üzerinden izlerken; bir yandan orta sınıf aile kültürünün dehşetini hissediyor, "büyüme" denen sürecin aslında nasıl azap dolu olduğunu hatırlıyoruz. Çağdaş Amerikan edebiyatının ustalarından Philip Roth, bu romanında argo ile ironiyi, fars ile trajediyi, kahkaha ile hüznü eşsiz bir kıvraklıkla harmanlıyor.
Herkesin kendi çocukluğundan ve annesinden bir şeyler bulacağı; herkesin kendi içindeki ötekiyle, kendi içindeki azınlıkla karşılaşacağı; kendi canavarını hatırlayacağı bir roman bu... çok komik, yakası açılmadık ve sevimli... Times Literary Supplement'a göre yüzyılın en iyi yüz romanından biri olan bu samimi itirafnameyi Türkçede yayımlamaktan sevinç duyuyoruz. ( Arka Kapak )