#smrgKİTABEVİ Rauf Yekta Bey: Neyzen, Müzikolog, Bestekar - 2003

Kondisyon:
Yeni
Basıldığı Matbaa:
Çalış Ofset
Dizi Adı:
Yayın No: 194
Stok Kodu:
1199043902
Boyut:
20x28
Sayfa Sayısı:
238 s.
Basım Yeri:
İstanbul
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2003
Kapak Türü:
Karton Kapak
Kağıt Türü:
1. Hamur
Dili:
Türkçe
Kategori:
0,00
1199043902
429923
Rauf Yekta Bey: Neyzen, Müzikolog, Bestekar -        2003
Rauf Yekta Bey: Neyzen, Müzikolog, Bestekar - 2003 #smrgKİTABEVİ
0.00
Yenikapı Mevlevihanesi “son neyzenbaşısı” Rauf Yekta Bey; 9. yüzyılda Farabi'nin yaptığı tercümeler ışığında; Safiyüddin, Hızır b. Abdullah, Abdülkadir Meragi'nin uzantısı olarak 17. yüzyıla gelen Türk musikisi nazariyatı ve icrasını, bilimsel disiplin içinde, 20. yüzyıla taşıyan ve açıklayan şahsiyetlerin başında gelen büyük bir müzikologtur. Kitapta, Rauf Yekta Bey'in hayatı, musiki öğrenimi, neyzenliği, öğrencileri, musiki eserleri; kütüphanesi ve neşriyatı hakkında bilgi verilmiştir...

İslamiyetin Türkler tarafından kabulünden sonra 350/950 yıllarında Arapça, yazı dili oldu. Türk alimleri ve bilginleri Arapçanın yanında Farsçayı da öğreniyorlar, eserlerini bu dillerle yazıyorlardı. Hicretin ilk yıllarında İslamiyeti kabul etmiş olan kavimlerde ırkçılık fikri yoktu. İslamiyet, Türkleri, İranlılar, Arapları bir araya getirmişti.

Rauf Yekta Bey, devirlerinin yazı dillerini kullanarak Arapça ve Farsça eserler veren Türk alimlerini Arap veya İranlı olarak gören Batı araştırmacılarının büyük bir yanlışlık yaptıklarını belirtmiştir.

Yenikapı Mevlevihanesi “son neyzenbaşısı” Rauf Yekta Bey; 9. yüzyılda Farabi'nin yaptığı tercümeler ışığında; Safiyüddin, Hızır b. Abdullah, Abdülkadir Meragi'nin uzantısı olarak 17. yüzyıla gelen Türk musikisi nazariyatı ve icrasını, bilimsel disiplin içinde, 20. yüzyıla taşıyan ve açıklayan şahsiyetlerin başında gelen büyük bir müzikologtur. Kitapta, Rauf Yekta Bey'in hayatı, musiki öğrenimi, neyzenliği, öğrencileri, musiki eserleri; kütüphanesi ve neşriyatı hakkında bilgi verilmiştir...

İslamiyetin Türkler tarafından kabulünden sonra 350/950 yıllarında Arapça, yazı dili oldu. Türk alimleri ve bilginleri Arapçanın yanında Farsçayı da öğreniyorlar, eserlerini bu dillerle yazıyorlardı. Hicretin ilk yıllarında İslamiyeti kabul etmiş olan kavimlerde ırkçılık fikri yoktu. İslamiyet, Türkleri, İranlılar, Arapları bir araya getirmişti.

Rauf Yekta Bey, devirlerinin yazı dillerini kullanarak Arapça ve Farsça eserler veren Türk alimlerini Arap veya İranlı olarak gören Batı araştırmacılarının büyük bir yanlışlık yaptıklarını belirtmiştir.

Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat