#smrgKİTABEVİ Risale-i Kiyasat-i Firaset / İlm-i Firâset - Yüzler Hali Söyler -
İnsan yüzü suskun bir lisandır denmiş. Ruh ve sîmâ bir nevi aynı lisanı konuşuyorlar. Çünkü her sîmâ yaratılışıyla ruhun dilini terennüm ediyor: Yüzler var güvenli bir liman… yüzler var kapalı bir kutu... yüzler var heves avcısı, insanın bitmeyen özlemi… yüzler var tamamlanmamış... yüzler var başkasının hasreti ve kendisinin gurbeti... yüzler var başkasına yargıç, kendine gafil… yüzler var başkasına zalim, kendisine hain... yüzler var perdesi hiç inmeyen bir tiyatro… yüzler var başkasına tehdit, kendisine istismar… yüzler var başkasına küçümseme, kendisine kibir...
Kadim zamanlardan başlayarak hikmet erbabları, filozoflar ve psikologlar insanın görünüşü ve yüzünden hareketle mizacı, kişiliği ve ahlâkı hakkında dile getirdikleri görüşlerini kıyafetnâme, ilm-i firâset, ilm-i sîmâ, fizyonomi diye adlandırdıkları disiplinler içinde ele aldılar. Medeniyetimizden Kindî, Muhyiddin Arabî, Fahreddin Razî, Hamdullah Hamdi, Erzurumlu İbrahim Hakkı... Batı medeniyetinde ise Hipokrat, Lavater, Kretschmer, Sheldon... bunlardan bazıları. Çağdaş filozoflar da "insan yüzdür" dediler ve yüzü "etik varoluşun, insanî gerçekliğin başlangıcı" olarak gördüler.
İlm-i Firâset'te sadece insan yüzü değil, insanın görünen bütün uzuvları ile mizaçlar, huylar, dimağ, kalp, insanın dönemleri, insan türlerinin ahlâkı, ırklar, beldeler, mekânlar ve iklimler açısından insan gerçeğine yapılan bir araştırma söz konusu. İnsanın hakikatinin dış ve iç yüzünü birlikte ele alan İlm-i Firâset bu konuda yazılmış ve kendisinden önce yazılanları sistematik bir şekilde ve ilmi bir disiplin içerisinde ele alan yetkin bir çalışma.
İnsan yüzü suskun bir lisandır denmiş. Ruh ve sîmâ bir nevi aynı lisanı konuşuyorlar. Çünkü her sîmâ yaratılışıyla ruhun dilini terennüm ediyor: Yüzler var güvenli bir liman… yüzler var kapalı bir kutu... yüzler var heves avcısı, insanın bitmeyen özlemi… yüzler var tamamlanmamış... yüzler var başkasının hasreti ve kendisinin gurbeti... yüzler var başkasına yargıç, kendine gafil… yüzler var başkasına zalim, kendisine hain... yüzler var perdesi hiç inmeyen bir tiyatro… yüzler var başkasına tehdit, kendisine istismar… yüzler var başkasına küçümseme, kendisine kibir...
Kadim zamanlardan başlayarak hikmet erbabları, filozoflar ve psikologlar insanın görünüşü ve yüzünden hareketle mizacı, kişiliği ve ahlâkı hakkında dile getirdikleri görüşlerini kıyafetnâme, ilm-i firâset, ilm-i sîmâ, fizyonomi diye adlandırdıkları disiplinler içinde ele aldılar. Medeniyetimizden Kindî, Muhyiddin Arabî, Fahreddin Razî, Hamdullah Hamdi, Erzurumlu İbrahim Hakkı... Batı medeniyetinde ise Hipokrat, Lavater, Kretschmer, Sheldon... bunlardan bazıları. Çağdaş filozoflar da "insan yüzdür" dediler ve yüzü "etik varoluşun, insanî gerçekliğin başlangıcı" olarak gördüler.
İlm-i Firâset'te sadece insan yüzü değil, insanın görünen bütün uzuvları ile mizaçlar, huylar, dimağ, kalp, insanın dönemleri, insan türlerinin ahlâkı, ırklar, beldeler, mekânlar ve iklimler açısından insan gerçeğine yapılan bir araştırma söz konusu. İnsanın hakikatinin dış ve iç yüzünü birlikte ele alan İlm-i Firâset bu konuda yazılmış ve kendisinden önce yazılanları sistematik bir şekilde ve ilmi bir disiplin içerisinde ele alan yetkin bir çalışma.