Ruzi Nazar: CIA'nin Türk Casusu
Bir CIA ajanının roman gibi yaşamöyküsü…
Özbekistan'ın Fergana Vadisi'ndeki tarihi Namangan şehrinde 1917 yılında doğan Ruzi Nazar, yakın çevresindeki çoğu kişi gibi Türkistan idealini benimseyen bir düşünce ikliminde yetişti. “Parçalanmış ve sömürgeleştirilmiş Orta Asya Türk cumhuriyetlerinin Türkistan Devletler Federasyonu adıyla bir araya gelmesi” ideali, onun Sovyetler Birliği'ndeki ilk gençlik yıllarında Komünist Parti üyesi olduğu zamanlardan Nazi ordusunda görev yaptığı döneme, ardından da CIA'da çalıştığı 40 yıl boyunca tüm hayatına yön verdi.
Dostları, tanıdıkları düşünceleri yüzünden akıbeti meçhul sürgünlere uğrarken o doğru bildiği yoldan şaşmamak gibi bir karakter özelliğine sahipti.
İkinci Dünya Savaşı'nın hemen başında Kızıl Ordu subayı olarak görevliyken cephede yaralandı. Bir Ukrayna köylüsünün yardımlarıyla hayatta kaldıktan sonra, Almanlarla birlikte çalışma fırsatını değerlendirdi.
Savaş bittiğinde bir Alman hanımla evli olan Ruzi Nazar, Türkiye'ye yerleşme planları yaparken, Amerikalıların dikkatini çekti. Sovyetler Birliği ve Orta Asya üzerine geniş bilgisi, savaş sırasında edindiği deneyimler ve insan ilişkileri göz doldurucuydu. Bu durum Archibald Roosevelt'in dikkatini çekti ve ona CIA'da çalışmayı teklif etti.
Soğuk Savaş'ın resmen ilan edildiği sırada CIA'da çalışmaya başlayan Ruzi Nazar, Sovyetler Birliği'nin dışarıdan, sıcak bir askeri müdahale yerine, içten çürüyerek yıkılacağını savunuyordu. CIA'da 40 yıl çalışan Ruzi Nazar, komünizme karşı sayısız faaliyet yürütmenin yanı sıra, 1976'dan sonra Afgan direnişinin örgütlenmesinden, Humeyni yanlılarınca rehin alınan ABD'nin Tahran Büyükelçiliği'ndeki Amerikalı askerleri başarıyla kurtarmak gibi çok sayıda gizli operasyonlara da katıldı.
CIA'daki görev süresi içinde Ruzi Nazar, Türkiye'de de bulundu (1959-1971). Demokrat Parti iktidarına muhalefetin doruğa çıktığı 1959 yılında CIA istasyon şefi olarak Ankara'ya atandı ve 27 Mayıs hareketine tanıklık etti.
Milli Birlik Komitesi içinde ağırlıklı rol oynayan Alparslan Türkeş ve arkadaşları (14'ler) tasfiyeye uğradığında, hayatı tehlikede olan yakın dostu Türkeş'in zarar görmesini engelledi. Ruzi Nazar doğduğu topraklara ancak 50 yıl sonra, ülküsü gerçekleşip Sovyetler Birliği dağıldıktan ve Orta Asya cumhuriyetleri teker teker bağımsızlıklarını kazanınca ayak basabildi.
Kitaptan:
ABD'nin Türkiye Büyükelçiliği'ndeki görevine 1959 yılı sonunda başlayan Ruzi, 11 yıldan fazla bir süre çalıştıktan sonra, 1971yılında Washington'a döndü. Bu süre boyunca Türkiye'de birçok dost edinmişti. Ankara Bahçelievler 3. Cadde'deki evinde sayısız konuk ağırlamış, orada Türk siyasi hayatından, sanat çevrelerinden, bürokrasiden, basından ve iş çevrelerinden birçok önemli şahsiyetle sohbet etme imkânı bulmuştu. Soğuk Savaş döneminde Türkiye'de bulunduğu yıllarda Sovyetler Birliği'ne yönelik istihbarat çalışmalarının merkezinde yer almış ve bu konuda Türk makamlarıyla işbirliği yapmıştı. Ruzi'nin o yıllarda Türk dostlarıyla görüşmeleriyse tamamen mesleki faaliyetinin dışında, Türkistanlı bir aydının, Türk dostları ve kardeşleriyle art niyetsiz, samimi dostluk ve ilişkilerinden ibaretti.
60'lı yılların başında, henüz bekâr olan Ayhan Şahenk'in evlenmesi için birlikte kız aramaları, kız bakmak için zaman zaman gittikleri düğünler, Ayhan Şahenk'in sık sık Ruzi'ye gelip “Ağabey ben âşık oldum” demesi, Ruzi'nin “O sana uygun değil” diyerek karşı çıkmasını Ruzi bugün bile gülümseyerek hatırlıyor. Bir gün İstanbul'da Hilton Oteli'nde bir düğüne gitmişler. Ayhan Şahenk Ruzi'ye bir işadamının kızını gösterip “Ağabey ben âşık oldum, evleneceğim onunla” demiş. Düğünün ardından Ruzi, yıllık iznini geçirmek için ailesiyle birlikte Washington'a gitmiş. Bir ay sonra dönüşünde karşılaştıklarında Ayhan Şahenk Ruzi'ye parmağındaki nişan yüzüğünü gösterip Hilton Oteli'nde gördüğü kızla nişanlandığını söylemiş. Ve gerçekten nişanlandığı o hanımla evlenmiş.
Yazar Hakkında: 1944 yılında Adana'nın Ceyhan ilçesinde dünyaya geldi. Babası Özbekistan'dan Türkiye'ye Sovyet esaretinden kaçmış Şakir Altaylı, annesi ise Birinci Dünya Savaşı sırasında yine Adana bölgesine yerleşmiş Türkistan'ın ünlü din âlimlerinden Abdurrahman Hoca'nın (Kavuncu) kızı Melek Altaylı'dır.
1958 senesi Bursa Işıklar Askeri Lisesi'nde okumaya başladı. Ancak Talat Aydemir'in darbe girişimi sonucuyla 1439 Harp Okulu öğrencisiyle birlikte tutuklandı. Harp Okulu'ndan ayrılan Altaylı Ankara Hukuk Fakültesi'nden 1967 yılında mezun oldu. 1968'de General Fuat Doğu tarafından MİT'e alındı ve MİT'in ilk Sovyetoloğu olarak eğitildi. 1977-1980 yılları arasında Hergün gazetesinin başyazarı olarak çalıştı. 90'lı yılların başında Sovyetler Birliği'nin dağılmasıyla birlikte yeni Orta Asya cumhuriyetlerinin kurulması ve yapılandırmasında etkin rol oynadı.
Altaylı'nın Esir Türk İllerinde 90 Gün ve Komünist Teoriler ve Sovyet Yayılma Siyaseti adlı kitaplarının yanı sıra, çok sayıda makalesi ve gazetelerde çıkmış yazı dizileriyle araştırmaları bulunuyor.
Ruzi Nazar: CIA'nin Türk Casusu
Bir CIA ajanının roman gibi yaşamöyküsü…
Özbekistan'ın Fergana Vadisi'ndeki tarihi Namangan şehrinde 1917 yılında doğan Ruzi Nazar, yakın çevresindeki çoğu kişi gibi Türkistan idealini benimseyen bir düşünce ikliminde yetişti. “Parçalanmış ve sömürgeleştirilmiş Orta Asya Türk cumhuriyetlerinin Türkistan Devletler Federasyonu adıyla bir araya gelmesi” ideali, onun Sovyetler Birliği'ndeki ilk gençlik yıllarında Komünist Parti üyesi olduğu zamanlardan Nazi ordusunda görev yaptığı döneme, ardından da CIA'da çalıştığı 40 yıl boyunca tüm hayatına yön verdi.
Dostları, tanıdıkları düşünceleri yüzünden akıbeti meçhul sürgünlere uğrarken o doğru bildiği yoldan şaşmamak gibi bir karakter özelliğine sahipti.
İkinci Dünya Savaşı'nın hemen başında Kızıl Ordu subayı olarak görevliyken cephede yaralandı. Bir Ukrayna köylüsünün yardımlarıyla hayatta kaldıktan sonra, Almanlarla birlikte çalışma fırsatını değerlendirdi.
Savaş bittiğinde bir Alman hanımla evli olan Ruzi Nazar, Türkiye'ye yerleşme planları yaparken, Amerikalıların dikkatini çekti. Sovyetler Birliği ve Orta Asya üzerine geniş bilgisi, savaş sırasında edindiği deneyimler ve insan ilişkileri göz doldurucuydu. Bu durum Archibald Roosevelt'in dikkatini çekti ve ona CIA'da çalışmayı teklif etti.
Soğuk Savaş'ın resmen ilan edildiği sırada CIA'da çalışmaya başlayan Ruzi Nazar, Sovyetler Birliği'nin dışarıdan, sıcak bir askeri müdahale yerine, içten çürüyerek yıkılacağını savunuyordu. CIA'da 40 yıl çalışan Ruzi Nazar, komünizme karşı sayısız faaliyet yürütmenin yanı sıra, 1976'dan sonra Afgan direnişinin örgütlenmesinden, Humeyni yanlılarınca rehin alınan ABD'nin Tahran Büyükelçiliği'ndeki Amerikalı askerleri başarıyla kurtarmak gibi çok sayıda gizli operasyonlara da katıldı.
CIA'daki görev süresi içinde Ruzi Nazar, Türkiye'de de bulundu (1959-1971). Demokrat Parti iktidarına muhalefetin doruğa çıktığı 1959 yılında CIA istasyon şefi olarak Ankara'ya atandı ve 27 Mayıs hareketine tanıklık etti.
Milli Birlik Komitesi içinde ağırlıklı rol oynayan Alparslan Türkeş ve arkadaşları (14'ler) tasfiyeye uğradığında, hayatı tehlikede olan yakın dostu Türkeş'in zarar görmesini engelledi. Ruzi Nazar doğduğu topraklara ancak 50 yıl sonra, ülküsü gerçekleşip Sovyetler Birliği dağıldıktan ve Orta Asya cumhuriyetleri teker teker bağımsızlıklarını kazanınca ayak basabildi.
Kitaptan:
ABD'nin Türkiye Büyükelçiliği'ndeki görevine 1959 yılı sonunda başlayan Ruzi, 11 yıldan fazla bir süre çalıştıktan sonra, 1971yılında Washington'a döndü. Bu süre boyunca Türkiye'de birçok dost edinmişti. Ankara Bahçelievler 3. Cadde'deki evinde sayısız konuk ağırlamış, orada Türk siyasi hayatından, sanat çevrelerinden, bürokrasiden, basından ve iş çevrelerinden birçok önemli şahsiyetle sohbet etme imkânı bulmuştu. Soğuk Savaş döneminde Türkiye'de bulunduğu yıllarda Sovyetler Birliği'ne yönelik istihbarat çalışmalarının merkezinde yer almış ve bu konuda Türk makamlarıyla işbirliği yapmıştı. Ruzi'nin o yıllarda Türk dostlarıyla görüşmeleriyse tamamen mesleki faaliyetinin dışında, Türkistanlı bir aydının, Türk dostları ve kardeşleriyle art niyetsiz, samimi dostluk ve ilişkilerinden ibaretti.
60'lı yılların başında, henüz bekâr olan Ayhan Şahenk'in evlenmesi için birlikte kız aramaları, kız bakmak için zaman zaman gittikleri düğünler, Ayhan Şahenk'in sık sık Ruzi'ye gelip “Ağabey ben âşık oldum” demesi, Ruzi'nin “O sana uygun değil” diyerek karşı çıkmasını Ruzi bugün bile gülümseyerek hatırlıyor. Bir gün İstanbul'da Hilton Oteli'nde bir düğüne gitmişler. Ayhan Şahenk Ruzi'ye bir işadamının kızını gösterip “Ağabey ben âşık oldum, evleneceğim onunla” demiş. Düğünün ardından Ruzi, yıllık iznini geçirmek için ailesiyle birlikte Washington'a gitmiş. Bir ay sonra dönüşünde karşılaştıklarında Ayhan Şahenk Ruzi'ye parmağındaki nişan yüzüğünü gösterip Hilton Oteli'nde gördüğü kızla nişanlandığını söylemiş. Ve gerçekten nişanlandığı o hanımla evlenmiş.
Yazar Hakkında: 1944 yılında Adana'nın Ceyhan ilçesinde dünyaya geldi. Babası Özbekistan'dan Türkiye'ye Sovyet esaretinden kaçmış Şakir Altaylı, annesi ise Birinci Dünya Savaşı sırasında yine Adana bölgesine yerleşmiş Türkistan'ın ünlü din âlimlerinden Abdurrahman Hoca'nın (Kavuncu) kızı Melek Altaylı'dır.
1958 senesi Bursa Işıklar Askeri Lisesi'nde okumaya başladı. Ancak Talat Aydemir'in darbe girişimi sonucuyla 1439 Harp Okulu öğrencisiyle birlikte tutuklandı. Harp Okulu'ndan ayrılan Altaylı Ankara Hukuk Fakültesi'nden 1967 yılında mezun oldu. 1968'de General Fuat Doğu tarafından MİT'e alındı ve MİT'in ilk Sovyetoloğu olarak eğitildi. 1977-1980 yılları arasında Hergün gazetesinin başyazarı olarak çalıştı. 90'lı yılların başında Sovyetler Birliği'nin dağılmasıyla birlikte yeni Orta Asya cumhuriyetlerinin kurulması ve yapılandırmasında etkin rol oynadı.
Altaylı'nın Esir Türk İllerinde 90 Gün ve Komünist Teoriler ve Sovyet Yayılma Siyaseti adlı kitaplarının yanı sıra, çok sayıda makalesi ve gazetelerde çıkmış yazı dizileriyle araştırmaları bulunuyor.