“Bunlar sabah yolcuları değil. Sabah yolcuları sessizdir.
İleri geri konuşmazlar, evreni boylarıyla ölçmezler. Hem en büyük hem en küçük olanı, kısaca kendilerini düşünürler... Dedikodu edecek zamanları ve güçleri yoktur. Uykunun engin, düşlere sürükleyen rahatlığından yaşamın bıkmışlığına geçmenin yarattığı yılgınlığı yenme uğraşı verirler hep.”
Pamuk tarlaları yağmuru yiyince öksüz çocukların, yalnız onların bulunduğu bahçeye döner. Tümünün ak yüzleri yere eğik. Tüy kalemlere benzeyen, yaprağını dökmüş kavaklar, uzakta küçük,daracık bir yolun yan duvarını çiziyor. Yağmur da apartman gibi değildir, kar da. Yolunu kesmez insanın, açıklık duyumunu bozmaz, özgürlüğünü sınırlamaz. şimdi, şu anda, bu otobüsün üstünde gökyüzü var, desem kim inanır? Gökyüzü öylesine uzak ki! Teller, direkler, antenler ve neden, neden sonra küskün bir gök. ılk kitaplarda hep küçük, sevimli acemilikler bulunduğu varsayılır; oysa ancak bir ilk kitap, yalınlığı, duruluğu, içtenliğiyle böylesine etkileyici olabilir.
“Bunlar sabah yolcuları değil. Sabah yolcuları sessizdir.
İleri geri konuşmazlar, evreni boylarıyla ölçmezler. Hem en büyük hem en küçük olanı, kısaca kendilerini düşünürler... Dedikodu edecek zamanları ve güçleri yoktur. Uykunun engin, düşlere sürükleyen rahatlığından yaşamın bıkmışlığına geçmenin yarattığı yılgınlığı yenme uğraşı verirler hep.”
Pamuk tarlaları yağmuru yiyince öksüz çocukların, yalnız onların bulunduğu bahçeye döner. Tümünün ak yüzleri yere eğik. Tüy kalemlere benzeyen, yaprağını dökmüş kavaklar, uzakta küçük,daracık bir yolun yan duvarını çiziyor. Yağmur da apartman gibi değildir, kar da. Yolunu kesmez insanın, açıklık duyumunu bozmaz, özgürlüğünü sınırlamaz. şimdi, şu anda, bu otobüsün üstünde gökyüzü var, desem kim inanır? Gökyüzü öylesine uzak ki! Teller, direkler, antenler ve neden, neden sonra küskün bir gök. ılk kitaplarda hep küçük, sevimli acemilikler bulunduğu varsayılır; oysa ancak bir ilk kitap, yalınlığı, duruluğu, içtenliğiyle böylesine etkileyici olabilir.