İçinde bulunduğumuz yurt ve dünya koşullarında geleneksel hümanist kültür birikimiyle bağlar kurmak giderek damlan bir alana sıkıştırılmıştır, bir naiflik olarak da görülebilir. İnsan gerçeği 1950'li yıllara göre durmadan büyüyen bir tehdit altında. Ama bizim Türk ve Dünya edebiyatından edindiğimiz hümanist kültürü bir yana atmamız elbette düşünülemezdi Bir bakıma Beckett'in terzi kahramanı gibiyiz: "Bir Tanrı'nın yarattığı şu dünyaya bakın; bir de benim diktiğim pantolona." -Demir Özlü
Ülkemizde bir edebiyat kuşağının prototipleri daha çok şairler arasından çıkar. Hep öyle olmuş. Bunda şairin düşünce ortamında etkin rol almaya çalışmasının, sanatıyla hayatı arasında bir özdeşlik bulunmasının da payı var belki 1950 edebiyat kuşağını alırsak, işin biraz değiştiğini görüyoruz. Öykücüler, romancılar, deneme yazarları da var o tipin belirleyici çizgilerini taşıyan. Bunların başında da Demir Özlü geliyor. -Cemal Süreya (Arka kapaktan)
İçinde bulunduğumuz yurt ve dünya koşullarında geleneksel hümanist kültür birikimiyle bağlar kurmak giderek damlan bir alana sıkıştırılmıştır, bir naiflik olarak da görülebilir. İnsan gerçeği 1950'li yıllara göre durmadan büyüyen bir tehdit altında. Ama bizim Türk ve Dünya edebiyatından edindiğimiz hümanist kültürü bir yana atmamız elbette düşünülemezdi Bir bakıma Beckett'in terzi kahramanı gibiyiz: "Bir Tanrı'nın yarattığı şu dünyaya bakın; bir de benim diktiğim pantolona." -Demir Özlü
Ülkemizde bir edebiyat kuşağının prototipleri daha çok şairler arasından çıkar. Hep öyle olmuş. Bunda şairin düşünce ortamında etkin rol almaya çalışmasının, sanatıyla hayatı arasında bir özdeşlik bulunmasının da payı var belki 1950 edebiyat kuşağını alırsak, işin biraz değiştiğini görüyoruz. Öykücüler, romancılar, deneme yazarları da var o tipin belirleyici çizgilerini taşıyan. Bunların başında da Demir Özlü geliyor. -Cemal Süreya (Arka kapaktan)