Aslında modern dünya sözde varoluş felsefecilerinin ortaya çıkışını beklemeksizin bireyin hakkından gelir. Bir yaşam biçimi olarak gereksindiği şey bir insan posasına çevrilmiş, en iç özünde, dünyasına anlam verecek değerlerinde yenik düşmüş, kendisi saçmalaşmış bir bireyselliktir. Evrenselini yitirmiş, salt kendi egosu özerine dönmüş böyle 'birey' için onun dışında toplumda varolan herşey ancak "bir negatif imi tarafından anlatılabîlir" (Marcel), ve "'Başkası' olanaklarımın gizli ölümüdür," aslında, "Cehennemdir" (Sartre). Varoluşçuluk gerçekten de insan değerinde ciddi bir düşüşü anlatır. Entellektüel bir moda olmayı başardığı düzeye dek, bilinçsiz dürtülere anlatım verir, yalnızca hazır bir düşkırıklığını sömürür, idealizmi bîr yana fırlatarak sonuna dek değersizleşmiş entellektüel tortulara sözde bir felsefenin avunç ve onurunu sunar.
İnsan usunu ve yüreğini yakalayan her sofizm gibi, Varoluşçuluk da zemin-siz değildir. Modern çağın ayırdedici yanı yenilik ilkesi ya da tutkusudur. Modern yaşam onda yeni herşeyin ortaya çıkar çıkmaz eskidiği bir sürekli devim, sürekli başkalaşım, sürekli yenilik temposudur. Onda değişim, geçicilik, yiticilik herşeydir. Onda değişmezlik, kalıcılık, sağlamlık hiçbir şeydir. Onda dayanıklı hiçbir güzellik, sağlam hiçbir değer, çürütülmeyen hiçbir gerçeklik yoktur. Onda herşey uyumsuz, değersiz, asılsızdır. Böyle varoluş gerçekten de özsüzdür. Ve anlamsızdır. Böyle saçma, böyle usdışı bir varoluşta insan değer yargısıyla yapamaz çünkü bütün bir toplumsal yapı türesizlik üzerine, sömürü üzerine, yalan üzerine kuruludur. İnsan doğasının kendisinden vazgeçmeyi önerdiği düzeye dek, Varoluşçuluk birey» saçma ile uzlaşmanın en etkili yolunu öğretir.
İdealizme göreli olarak, Varoluşçuluk bir hümünizma değil ama bir maskaralıktır çünkü bir yazın akımı olarak, giderek bir 'felsefe' olarak gördüğü ilgiyi ve duygudaşlığı ne olduğunun bilinmemesine borçludur. Böyle bir irrasyonalîzm tini için güzellik, sevgi ve gerçeklik değerleri—salt tanrısal olarak görüldüğü için reddedilen bu değerler—gerçekte yalnızca onun hiçliğini anlatırlar. Usun, duyuncun ve duyarlığın bu değerleri yalnızca varoluşçuluğu değil ama anlatımı olduğu modern toplumun kendisini de çürütürler. Yalnızca saçma insana değil, ama bu insanın ait olduğu saçma varoluşa da saçma damgasını vururlar. Bu yüzden modern bireyi ve modern toplumu eleştirecek ideal ölçünleri çürüttüğünüz, ve usu ve idealizmini karaladığınız zaman, bu etkinlikle modern duyarlığa anlatım vermiş olursunuz ve modern toplumdan bir Nobel Yazın Ödülü kazanırsınız. -Aziz Yardımlı (Arka kapaktan)
Aslında modern dünya sözde varoluş felsefecilerinin ortaya çıkışını beklemeksizin bireyin hakkından gelir. Bir yaşam biçimi olarak gereksindiği şey bir insan posasına çevrilmiş, en iç özünde, dünyasına anlam verecek değerlerinde yenik düşmüş, kendisi saçmalaşmış bir bireyselliktir. Evrenselini yitirmiş, salt kendi egosu özerine dönmüş böyle 'birey' için onun dışında toplumda varolan herşey ancak "bir negatif imi tarafından anlatılabîlir" (Marcel), ve "'Başkası' olanaklarımın gizli ölümüdür," aslında, "Cehennemdir" (Sartre). Varoluşçuluk gerçekten de insan değerinde ciddi bir düşüşü anlatır. Entellektüel bir moda olmayı başardığı düzeye dek, bilinçsiz dürtülere anlatım verir, yalnızca hazır bir düşkırıklığını sömürür, idealizmi bîr yana fırlatarak sonuna dek değersizleşmiş entellektüel tortulara sözde bir felsefenin avunç ve onurunu sunar.
İnsan usunu ve yüreğini yakalayan her sofizm gibi, Varoluşçuluk da zemin-siz değildir. Modern çağın ayırdedici yanı yenilik ilkesi ya da tutkusudur. Modern yaşam onda yeni herşeyin ortaya çıkar çıkmaz eskidiği bir sürekli devim, sürekli başkalaşım, sürekli yenilik temposudur. Onda değişim, geçicilik, yiticilik herşeydir. Onda değişmezlik, kalıcılık, sağlamlık hiçbir şeydir. Onda dayanıklı hiçbir güzellik, sağlam hiçbir değer, çürütülmeyen hiçbir gerçeklik yoktur. Onda herşey uyumsuz, değersiz, asılsızdır. Böyle varoluş gerçekten de özsüzdür. Ve anlamsızdır. Böyle saçma, böyle usdışı bir varoluşta insan değer yargısıyla yapamaz çünkü bütün bir toplumsal yapı türesizlik üzerine, sömürü üzerine, yalan üzerine kuruludur. İnsan doğasının kendisinden vazgeçmeyi önerdiği düzeye dek, Varoluşçuluk birey» saçma ile uzlaşmanın en etkili yolunu öğretir.
İdealizme göreli olarak, Varoluşçuluk bir hümünizma değil ama bir maskaralıktır çünkü bir yazın akımı olarak, giderek bir 'felsefe' olarak gördüğü ilgiyi ve duygudaşlığı ne olduğunun bilinmemesine borçludur. Böyle bir irrasyonalîzm tini için güzellik, sevgi ve gerçeklik değerleri—salt tanrısal olarak görüldüğü için reddedilen bu değerler—gerçekte yalnızca onun hiçliğini anlatırlar. Usun, duyuncun ve duyarlığın bu değerleri yalnızca varoluşçuluğu değil ama anlatımı olduğu modern toplumun kendisini de çürütürler. Yalnızca saçma insana değil, ama bu insanın ait olduğu saçma varoluşa da saçma damgasını vururlar. Bu yüzden modern bireyi ve modern toplumu eleştirecek ideal ölçünleri çürüttüğünüz, ve usu ve idealizmini karaladığınız zaman, bu etkinlikle modern duyarlığa anlatım vermiş olursunuz ve modern toplumdan bir Nobel Yazın Ödülü kazanırsınız. -Aziz Yardımlı (Arka kapaktan)