Ali Fethi Okyar'ın kaleminden Serbest Cumhuriyet Fırkası ve bir dönemin portresi. 40-50 milletvekiliyle yönetilebilir bir muhalefet olarak tasarlanan Serbest Cumhuriyet Fırkası, beklenmeyen bir performans gösterince, hele ki İzmir mitingine 50 bin kişi katılıp Fethi Bey'in önüne çıkarak “Kurtar bizi” feryatlarını basınca işin rengi aniden değişir. Yerel seçimlerde de Serbest Fırka'nın hatırı sayılır bir miktarda oy alacağı belli olunca baskılar, işkenceler, hatta halkın oy kullanma hakkına müdahaleler birbirini takip eder. Tekkelerin önlerinin süpürülmeye başlandığına, feslerin kalıplandığına vs. ilişkin malum irtica silahlarının kılıfından çıktığına da tanık olunur. Bir de ciddi bir oy alması, iktidarın alarm zillerini çaldıracak ve sonuçta kapatılması için düğmeye basılacaktır. Nihayet partiyi kurmak için en yakın arkadaşını “ıstıraplı bir işe” sürükleyen Gazi, başında bulunduğu CHP'yi korumak için devreye girecek ve başta verdiği tarafsızlık sözünün tersini yaparak Serbest Fırka'yı kapatacaktır. Böylece ağustos ayında hükümetin icraatından şikayet raporuyla süreci başlatan Fethi Bey, 17 Kasım 1930 günü fesih kararıyla bu liberal düşe son verecektir. Ali Fethi Okyar'ın hatıratında bu serüveni ilk elden okuma fırsatı bulacaksınız. Babam, Ali Fethi Okyar, Serbest Fırka hakkındaki bu değerlendirmesini yazmaya başladığı zaman, Fırka feshedileli henüz on gün olmuştu. Yani, hadiseler daha çok taze idi. Görüleceği gibi, baham bunların inkişafını bilhassa Reisicumhur. Gazi Mustafa Kemal Paşanın tutumu açısından nakletmektedir.
Çok rahat bir ifade ile başlayan hatıraların ilk kısmında (babamın tabiri ile, "balayı devrine" rastlayan safhalarda) Fırkanın kuruluşu ve geçirdiği ilk sarsıntılar etraflıca anlatılmaktadır. Son kısımlarda ise, Fırkanın akıbeti belli olurken ifade tarzı değişmekte ve olaylar sadece kısa, kesik ve anlaşılması bazen güç olan notlar şeklinde kaydedilmektedir.
Metin eski Türkçe olarak yazılmıştır; büyük bir kısmı babam tarafından bizzat kaleme alınmış, diğerlerini ise kâh annem Galibe Okyar'a, kâh yakın arkadaşı Nuri Conker'e dikte etmiştir. Metnin son kısmı maalesef kayıp olduğu için, annemin 1968'de bunun yeni Türkçeye çevirdiği kopyası esas alınmıştır. (Önsözden)