#smrgKİTABEVİ Şeyhülislam Fetvalarında Kadın ve Cinsellik - 1996
İslam Hukuku söze, sözlü tanıklığa dayalı bir hukuk sistemi. İslam Hukuk sisteminin geçerli olduğu 17. yüzyıl Osmanlı toplumunda insanlar okuma yazma, günlük tutma, sözleşmeleri yazıyla teyid etme gibi edimlerden çok uzaklar. Okuma yazma, kayıt tutma, ilim, bilgi vb. devletin tekeli veya imkanları dahilinde. Hal böyle olunca tüm toplumsal ilişkiler sözün üzerinde dönüyor. Erkeğin boşanması için şahitli veya şahitsiz bir çift sözü yetiyor. Yani her şey iki dudak arasında. Sözlü tanıklığa dayanarak insanların birbirini koğuşturması veya cezaya uğratması mümkün. İlişkiler ve çevresinde dönen her şey söze dayalı olunca tam bir kaos yaşıyor insanlar. Dilin kemiği olmadığı için, sürekli bir 'hata yapmışlık' korkusu ile sık sık Şeyhülislama danışma ihtiyacı duyuyorlar: "Şöyle şöyle dedim karım boş mu?' Böyle dedim günah mı?" gibi. "Şu beldenin yerel dilinde şu kelimeler şu anlama gelir ben bu kelimeleri sarf ettim ne olacak şimdi?" v.b. gibi birçok soru. Kaotik bir yaşayış ve düşünce hali sözkonusu. Yan hukuki olarak nitelenebilecek olan Şeyhülislamlık Kurumu, başvurularını kayda geçirmekle birlikte, soru sahiplerinin mahremiyetini koruduğu ve durumları yargı makamına taşımadığı için insanlar her türden deneyimlerini bu kuruma aktarabilmişler. Gökçen Art, 17. yüzyıl İstanbul'unda kadınların durumunu bir anlamda devletin kayıtlarından, erkeklerin onları devlete aktarışlarından yola çıkarak inceliyor. (Arka kapaktan)
İslam Hukuku söze, sözlü tanıklığa dayalı bir hukuk sistemi. İslam Hukuk sisteminin geçerli olduğu 17. yüzyıl Osmanlı toplumunda insanlar okuma yazma, günlük tutma, sözleşmeleri yazıyla teyid etme gibi edimlerden çok uzaklar. Okuma yazma, kayıt tutma, ilim, bilgi vb. devletin tekeli veya imkanları dahilinde. Hal böyle olunca tüm toplumsal ilişkiler sözün üzerinde dönüyor. Erkeğin boşanması için şahitli veya şahitsiz bir çift sözü yetiyor. Yani her şey iki dudak arasında. Sözlü tanıklığa dayanarak insanların birbirini koğuşturması veya cezaya uğratması mümkün. İlişkiler ve çevresinde dönen her şey söze dayalı olunca tam bir kaos yaşıyor insanlar. Dilin kemiği olmadığı için, sürekli bir 'hata yapmışlık' korkusu ile sık sık Şeyhülislama danışma ihtiyacı duyuyorlar: "Şöyle şöyle dedim karım boş mu?' Böyle dedim günah mı?" gibi. "Şu beldenin yerel dilinde şu kelimeler şu anlama gelir ben bu kelimeleri sarf ettim ne olacak şimdi?" v.b. gibi birçok soru. Kaotik bir yaşayış ve düşünce hali sözkonusu. Yan hukuki olarak nitelenebilecek olan Şeyhülislamlık Kurumu, başvurularını kayda geçirmekle birlikte, soru sahiplerinin mahremiyetini koruduğu ve durumları yargı makamına taşımadığı için insanlar her türden deneyimlerini bu kuruma aktarabilmişler. Gökçen Art, 17. yüzyıl İstanbul'unda kadınların durumunu bir anlamda devletin kayıtlarından, erkeklerin onları devlete aktarışlarından yola çıkarak inceliyor. (Arka kapaktan)