‘ Heykelde kalıp yalnızca yüzeyi, dökümü ve süreci görünür kılar. Şimdiyi, anı (momenti) sunar. Tikel bir gerçeklik anıdır, malzemeyi ve enformasyonu sağlar.'
Necmi Özgür bunun ötesinde dualitenin ve ruhun varlığına da gönderme yapmak istiyor ve çok daha dinamik, kontrast, bazen naif bazen de hırçın formların doğmasını sağlıyor. Bu doğum anı şimdiki sürecin değil, gerçeğin tümünün görünür olmasıdır. Sanatçı imgelemelerle ruhsal varoluş serüvenini heykellerinde canlandırıyor, böylelikle kendi sanat dilini zamana ve geleceğe yayıyor, yorumluyor, eyleme geçiriyor.
Önder Kızılkaya'nın kaleminden "Somut Hafıza":
1990'ların başında bir grup genç heykeltraş, Ankara sokakları için heykeller yapıyordu. “Sokak Heykelleri Projesi”, yalnız heykeltraşlar arasında değil, sanatla ilgilenen her kesimde büyük bir heyecan yaratmıştı. Bu proje, Türkiye açısından oldukça iddialı bir projeydi. Çünkü bu heykellerin kaideleri yoktu. Heykeli halkın arasına indiriyordu. Heykel geleneği çok zayıf olan bir toplumda kaidesiz heykel yapmak ve yapılan heykelleri halkın arasına salmak, radikal bir çıkıştı. Heykeltraşların bu toplu çıkışı, balinaların toplu halde intiharını çağrıştırıyordu. Çoğu heykel kırıldı. Heykeltraşlar arasında da böyle bir toplu çıkışa bir daha rastlanmadı. Necmi Özgür de bu kuşaktandı.
Metafor ve patlama Necmi Özgür'ün son dönemlerde ürettiği heykelleri en iyi anlatan sözcüklerdir.
Bu metafor ve patlama Necmi Özgür'ün heykel kurgusunda metonimik saylamalara dönüşmektedir.
Necmi Özgür, antik Yunan'ın “kusursuzluk”una Ortadoğu'nun sabrını da katıyor…
Heykellerde malzemeye uyan bir “damıtılmış formlar” görülüyor.
Necmi Özgür, bir obje yapmak üzere yola çıktığında, onunla yetinmiyor; objenin üzerine konacağı masayı da bir heykel olarak tasarlamaya başlıyor. Objeyi “masa heykeli”nin içinde eritiyor. Hatta buna dördüncü boyutu da katarak objeyi “karadeliğin eşiği”ne kadar getiriyor.
Necmi Özgür'de malzemeye bir “güzelleme” var. Necmi, malzemenin şiirini söylüyor sanki. Alüminyum alıp bizi uzaya götürürken; alüminyumun ortasına koyduğu ahşap, bizi dünyaya bağlıyor; bize köklerimizi hatırlatıyor. Böylelikle heykel, arkasına bakmadan uzaya giden bir “UFO” olmaktan çıkıyor ve ipini geçmişe bağlamış neşeli bir uçurtmaya dönüşüyor.
Necmi Özgür, kafasındaki biçime en uygun hangi malzemenin gideceğinden ziyade elindeki malzemeye en iyi hangi biçimin gideceğini düşünüyor sanki. Malzemeye çok büyük saygısı var. Endüstriyel, arkaik ve doğal malzemeyi bir araya getirerek senfonik bir bütünlük yaratmaya çalışıyor.
Malzeme, malzeme olduğunu unutuyor; hafızasız kalıyor! Heykel olarak yeni bir hafıza ediniyor.
Necmi Özgür Hakkında:
1966 Kırcaali-Bulgaristan doğumlu
1984-89 Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Heykel Bölümü mezunu
1986 Devlet Madalya ve Nişanları yarışması birincilik ,ikincilik ve mansiyon ödülü
1986 Devlet Büyükleri Mezarlığı Anıt Heykel yarışması ve uygulaması (ekip çalışması)
1986 Tuzla Deniz Harp Okulu Anıtı birincilik ödülü ve uygulaması (ekip çalışması)
1987 Ankara Büyük Millet Meclisi Parkı Atatürk ve 23 Nisan Anıtı (ekip çalışması )
1988 Bulancak Anıt Heykeli ve uygulaması (ekip çalışması )
1988 Akçay Sarıkız Anıtı ve uygulaması (ekip çalışması )
1989 Mersin Parkı anıtı
1990 Fatih Anıtı büyütme uygulaması (ekip çalışması)
1991 Ankara Kaldırım Heykelleri projesi ve uygulaması
1993 Demokrasi ve Laiklik Şehitleri yarışması ve uygulaması
2000 Dünya Satranç Olimpiyatı hatıra para yarışması birincilik ödülü
2003 Japonya'da “Türk Yılı” adına düzenlenen hatıra para yarışmasında paranın arka yüzü uygulaması
2004 Değirmenköy Atatürk Anıtı ve Rölyefleri uygulaması
2004 Heykeltraşlar Derneği karma sergisi (Evin Sanat Galerisi)
‘ Heykelde kalıp yalnızca yüzeyi, dökümü ve süreci görünür kılar. Şimdiyi, anı (momenti) sunar. Tikel bir gerçeklik anıdır, malzemeyi ve enformasyonu sağlar.'
Necmi Özgür bunun ötesinde dualitenin ve ruhun varlığına da gönderme yapmak istiyor ve çok daha dinamik, kontrast, bazen naif bazen de hırçın formların doğmasını sağlıyor. Bu doğum anı şimdiki sürecin değil, gerçeğin tümünün görünür olmasıdır. Sanatçı imgelemelerle ruhsal varoluş serüvenini heykellerinde canlandırıyor, böylelikle kendi sanat dilini zamana ve geleceğe yayıyor, yorumluyor, eyleme geçiriyor.
Önder Kızılkaya'nın kaleminden "Somut Hafıza":
1990'ların başında bir grup genç heykeltraş, Ankara sokakları için heykeller yapıyordu. “Sokak Heykelleri Projesi”, yalnız heykeltraşlar arasında değil, sanatla ilgilenen her kesimde büyük bir heyecan yaratmıştı. Bu proje, Türkiye açısından oldukça iddialı bir projeydi. Çünkü bu heykellerin kaideleri yoktu. Heykeli halkın arasına indiriyordu. Heykel geleneği çok zayıf olan bir toplumda kaidesiz heykel yapmak ve yapılan heykelleri halkın arasına salmak, radikal bir çıkıştı. Heykeltraşların bu toplu çıkışı, balinaların toplu halde intiharını çağrıştırıyordu. Çoğu heykel kırıldı. Heykeltraşlar arasında da böyle bir toplu çıkışa bir daha rastlanmadı. Necmi Özgür de bu kuşaktandı.
Metafor ve patlama Necmi Özgür'ün son dönemlerde ürettiği heykelleri en iyi anlatan sözcüklerdir.
Bu metafor ve patlama Necmi Özgür'ün heykel kurgusunda metonimik saylamalara dönüşmektedir.
Necmi Özgür, antik Yunan'ın “kusursuzluk”una Ortadoğu'nun sabrını da katıyor…
Heykellerde malzemeye uyan bir “damıtılmış formlar” görülüyor.
Necmi Özgür, bir obje yapmak üzere yola çıktığında, onunla yetinmiyor; objenin üzerine konacağı masayı da bir heykel olarak tasarlamaya başlıyor. Objeyi “masa heykeli”nin içinde eritiyor. Hatta buna dördüncü boyutu da katarak objeyi “karadeliğin eşiği”ne kadar getiriyor.
Necmi Özgür'de malzemeye bir “güzelleme” var. Necmi, malzemenin şiirini söylüyor sanki. Alüminyum alıp bizi uzaya götürürken; alüminyumun ortasına koyduğu ahşap, bizi dünyaya bağlıyor; bize köklerimizi hatırlatıyor. Böylelikle heykel, arkasına bakmadan uzaya giden bir “UFO” olmaktan çıkıyor ve ipini geçmişe bağlamış neşeli bir uçurtmaya dönüşüyor.
Necmi Özgür, kafasındaki biçime en uygun hangi malzemenin gideceğinden ziyade elindeki malzemeye en iyi hangi biçimin gideceğini düşünüyor sanki. Malzemeye çok büyük saygısı var. Endüstriyel, arkaik ve doğal malzemeyi bir araya getirerek senfonik bir bütünlük yaratmaya çalışıyor.
Malzeme, malzeme olduğunu unutuyor; hafızasız kalıyor! Heykel olarak yeni bir hafıza ediniyor.
Necmi Özgür Hakkında:
1966 Kırcaali-Bulgaristan doğumlu
1984-89 Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Heykel Bölümü mezunu
1986 Devlet Madalya ve Nişanları yarışması birincilik ,ikincilik ve mansiyon ödülü
1986 Devlet Büyükleri Mezarlığı Anıt Heykel yarışması ve uygulaması (ekip çalışması)
1986 Tuzla Deniz Harp Okulu Anıtı birincilik ödülü ve uygulaması (ekip çalışması)
1987 Ankara Büyük Millet Meclisi Parkı Atatürk ve 23 Nisan Anıtı (ekip çalışması )
1988 Bulancak Anıt Heykeli ve uygulaması (ekip çalışması )
1988 Akçay Sarıkız Anıtı ve uygulaması (ekip çalışması )
1989 Mersin Parkı anıtı
1990 Fatih Anıtı büyütme uygulaması (ekip çalışması)
1991 Ankara Kaldırım Heykelleri projesi ve uygulaması
1993 Demokrasi ve Laiklik Şehitleri yarışması ve uygulaması
2000 Dünya Satranç Olimpiyatı hatıra para yarışması birincilik ödülü
2003 Japonya'da “Türk Yılı” adına düzenlenen hatıra para yarışmasında paranın arka yüzü uygulaması
2004 Değirmenköy Atatürk Anıtı ve Rölyefleri uygulaması
2004 Heykeltraşlar Derneği karma sergisi (Evin Sanat Galerisi)