#smrgKİTABEVİ Sosyal Bilimleri Düşünmemek -
“Sosyal Bilimleri Düşünmemek” kitabı, sosyal bilimlerin yaşadığı krizi aşmayı hedefleyen “Sosyal Bilimleri Açın” çağrısına, 20. yüzyılın en önemli sosyal bilimcilerinden birinin katkısını içeriyor. Yayımlandığından bu yana, eleştirel bir sosyal bilim perspektifini benimseyen üniversite bölümleri ve genel okur nezdinde önemli bir referans kitabı olageldi.
I. Wallerstein “Sosyal Bilimleri Düşünmemek”le, hepimizi, 19. yüzyıl kökenli egemen sosyal bilimler paradigmasının kavramlarıyla “düşünmemeye” çağırıyor. Bunun için egemen varsayımlardan üçünü ele alıyor.
İlki, ulus-devletleri incelerken sıkça başvurulan “gelişme” kavramı. “Gelişen”, değişim geçiren tek tek “ulus-devletler” mi, bir bütün olarak kapitalist-dünya ekonomi mi?
İkincisi, tek ve doğrusal zaman, türdeş coğrafya varsayımı. Fernand Braudel'in savunduğu gibi yapısal, konjonktürel ve kısa dönemli eğilimler varsa, araştırmalarımızda farklı zamansal- mekânsal ölçekler kullanmamız gerekmez mi? İçini sonradan devletler ve toplumlarla doldurduğumuz tekbiçimli zaman ve uzay kategorileri, gerçek bir tarihselleştirmeye izin veriyor mu?
Üçüncüsü, toplumsal gerçekliği ekonomi, devlet-siyaset kurumu ve toplum-kültür diye ayırabileceğimizi savunan 19. yüzyılın o eski öncülü. Toplumsal süreçler bir bütünse, sosyal bilimlerin ayrı ayrı disiplinlere bölünmesinin gerçeklikte bir karşılığı var mı? “Sosyal Bilimleri Düşünmemek”, gerek akademide gerekse genel okur kitlesinin zihninde apaçıkmış gibi görünen öncülleri sorguluyor ve yeni bir paradigma inşası için çağrıda
“Sosyal Bilimleri Düşünmemek” kitabı, sosyal bilimlerin yaşadığı krizi aşmayı hedefleyen “Sosyal Bilimleri Açın” çağrısına, 20. yüzyılın en önemli sosyal bilimcilerinden birinin katkısını içeriyor. Yayımlandığından bu yana, eleştirel bir sosyal bilim perspektifini benimseyen üniversite bölümleri ve genel okur nezdinde önemli bir referans kitabı olageldi.
I. Wallerstein “Sosyal Bilimleri Düşünmemek”le, hepimizi, 19. yüzyıl kökenli egemen sosyal bilimler paradigmasının kavramlarıyla “düşünmemeye” çağırıyor. Bunun için egemen varsayımlardan üçünü ele alıyor.
İlki, ulus-devletleri incelerken sıkça başvurulan “gelişme” kavramı. “Gelişen”, değişim geçiren tek tek “ulus-devletler” mi, bir bütün olarak kapitalist-dünya ekonomi mi?
İkincisi, tek ve doğrusal zaman, türdeş coğrafya varsayımı. Fernand Braudel'in savunduğu gibi yapısal, konjonktürel ve kısa dönemli eğilimler varsa, araştırmalarımızda farklı zamansal- mekânsal ölçekler kullanmamız gerekmez mi? İçini sonradan devletler ve toplumlarla doldurduğumuz tekbiçimli zaman ve uzay kategorileri, gerçek bir tarihselleştirmeye izin veriyor mu?
Üçüncüsü, toplumsal gerçekliği ekonomi, devlet-siyaset kurumu ve toplum-kültür diye ayırabileceğimizi savunan 19. yüzyılın o eski öncülü. Toplumsal süreçler bir bütünse, sosyal bilimlerin ayrı ayrı disiplinlere bölünmesinin gerçeklikte bir karşılığı var mı? “Sosyal Bilimleri Düşünmemek”, gerek akademide gerekse genel okur kitlesinin zihninde apaçıkmış gibi görünen öncülleri sorguluyor ve yeni bir paradigma inşası için çağrıda