#smrgKİTABEVİ Söyle Margos Nerelisen? - 2016
"Cehü", Yahudilere Kürtçede verilen addı. Biz Hıristiyanlar ise Yahudilere "Moşe" diyorduk. Hıristiyanların hepsi toptan gavur veya "Fılle" oldikları halde kendi içlerinde Ermeni, Süryani, Keldani, Pırot'tular. Ermeniler ise Süryanilere "Asori" derlerdi. Müslümanların tüm Hıristiyanlara toptan gavur demelerine karşılık, Hıristiyanlar da tüm Müslümanlara toptan "Dacik" diyorlardı. Ama tüm bunların dışında gerçek olan şuydu ki, deliler bir safta, geriye kalan diğerleri, yani Dacikler, Gavurlar, Haçolar, Kızılbaşlar, Yezidiler, Ermeniler, Türkler, Kürtler, keldaniler, Süryaniler, Asoriler, Pırotlar, Fılleler, Moşeler, Cehüler, Dürziler hep beraber diğer saftaydık! Her iki safta yerini almayan bir de Rumlar vardı ama, onlardan Diyarbakır'da ilaç için arasanız bir tane dahi bulamazdınız. Köşede bucakta belki kalmıştır. "kıtti" gibi turşu kurmaya yarar diye aradığınız zaman boşuna heveslenirdiniz! Ermenice edebiyat çevrelerinde Ermeni taşra edebiyatının yaşayan son temsilcilerinden biri olarak bilinen Mıgırdiç Margosyan'ın Türkçede ikinci öykü kitabı... Öykülerinde, doğduğu yöreleri, Diyarbakır'ı, özellikle de 1940'lı, 1950'li yıllarda Diyarbakır'daki sıradan insanların günlük yaşamlarını sunan Margosyan, bu kitabında da bir Anadolu çeşnisiyle damaklarda çok değişik, hoş ve buruk bir tat bırakıyor. Ermeni, Süryani, Keldani, Pırot, Kürt, Türk, Yezidi gibi farklı kimlik ve kültürlerin Anadolu'su en yalın haliyle, renkli kişiliklerle gözlerimizin önüne seriliyor. Tarihin biraz öykü, öykülerin de biraz tarih olduğu, keşfedilmeyi bekleyen bir dünya kapı aralığından el sallıyor hepimize. Bu kitabı okuyunca, insan ister istemez, babasının her defasında inatla, ısrarla Margosyan'a sorduğu soruyu kendine yöneltme ihtiyacı duyuyor: "Sahi, ben nereliyim?"
"Cehü", Yahudilere Kürtçede verilen addı. Biz Hıristiyanlar ise Yahudilere "Moşe" diyorduk. Hıristiyanların hepsi toptan gavur veya "Fılle" oldikları halde kendi içlerinde Ermeni, Süryani, Keldani, Pırot'tular. Ermeniler ise Süryanilere "Asori" derlerdi. Müslümanların tüm Hıristiyanlara toptan gavur demelerine karşılık, Hıristiyanlar da tüm Müslümanlara toptan "Dacik" diyorlardı. Ama tüm bunların dışında gerçek olan şuydu ki, deliler bir safta, geriye kalan diğerleri, yani Dacikler, Gavurlar, Haçolar, Kızılbaşlar, Yezidiler, Ermeniler, Türkler, Kürtler, keldaniler, Süryaniler, Asoriler, Pırotlar, Fılleler, Moşeler, Cehüler, Dürziler hep beraber diğer saftaydık! Her iki safta yerini almayan bir de Rumlar vardı ama, onlardan Diyarbakır'da ilaç için arasanız bir tane dahi bulamazdınız. Köşede bucakta belki kalmıştır. "kıtti" gibi turşu kurmaya yarar diye aradığınız zaman boşuna heveslenirdiniz! Ermenice edebiyat çevrelerinde Ermeni taşra edebiyatının yaşayan son temsilcilerinden biri olarak bilinen Mıgırdiç Margosyan'ın Türkçede ikinci öykü kitabı... Öykülerinde, doğduğu yöreleri, Diyarbakır'ı, özellikle de 1940'lı, 1950'li yıllarda Diyarbakır'daki sıradan insanların günlük yaşamlarını sunan Margosyan, bu kitabında da bir Anadolu çeşnisiyle damaklarda çok değişik, hoş ve buruk bir tat bırakıyor. Ermeni, Süryani, Keldani, Pırot, Kürt, Türk, Yezidi gibi farklı kimlik ve kültürlerin Anadolu'su en yalın haliyle, renkli kişiliklerle gözlerimizin önüne seriliyor. Tarihin biraz öykü, öykülerin de biraz tarih olduğu, keşfedilmeyi bekleyen bir dünya kapı aralığından el sallıyor hepimize. Bu kitabı okuyunca, insan ister istemez, babasının her defasında inatla, ısrarla Margosyan'a sorduğu soruyu kendine yöneltme ihtiyacı duyuyor: "Sahi, ben nereliyim?"