XX. yüzyılın ikinci yarısında başlayan "gönüllü" emek göçü bir yana, İnsanlığın tarihi zora dayalı göç ve sürgünlerle doludur. İlk çağlardan bu yana insanlar, etnik topluluklar ve uluslar bir bölgeden bir bölgeye göçmüş, bu yüzden çatışmalara girmiş, savaşlar yapmışlar. Galipler, mağlupları topraklarından sürmüş, sürülenler yeni topraklar bulmak için dört bir yana dağılmışlardır. SSCB içinde yaşanan etnik sürgünler ise insanlığın sürgün serüvenin belki de en az bilinen kısmı. Seyit Tuğul'un çalışması karanlıkta kalmış ve unutulmuş bu sürgün hikâyesine ışık tutuyor. (Arka kapaktan)
XX. yüzyılın ikinci yarısında başlayan "gönüllü" emek göçü bir yana, İnsanlığın tarihi zora dayalı göç ve sürgünlerle doludur. İlk çağlardan bu yana insanlar, etnik topluluklar ve uluslar bir bölgeden bir bölgeye göçmüş, bu yüzden çatışmalara girmiş, savaşlar yapmışlar. Galipler, mağlupları topraklarından sürmüş, sürülenler yeni topraklar bulmak için dört bir yana dağılmışlardır. SSCB içinde yaşanan etnik sürgünler ise insanlığın sürgün serüvenin belki de en az bilinen kısmı. Seyit Tuğul'un çalışması karanlıkta kalmış ve unutulmuş bu sürgün hikâyesine ışık tutuyor. (Arka kapaktan)