#smrgKİTABEVİ Su, Sis ve Toprak: Yeni Türkiye Sinemasının Film İmgeleri -
Hava, ancak sis ile birlikte görünürlük kazanır. Net görmek için, havanın saydamlığını koruması gerekir; hava saydamlığını yitirip sis çöktüğünde ise artık görülebilir olan tek şey havanın kendisidir, geri kalan her şey sislidir. Sisli havada tüm tarifler, tanımlar, nesneler, yollar ve geri kalan her şey netliğini kaybeder. Sisli hava tarif edilemezliğin bölgesidir.
Su, ferahlatıcı olduğu kadar kasvetlidir de... Berrak su, bir arınma düşü vaat ederken, karanlık sular ölümün imgesel izdüşümüne dönüşür. Gördüğümüz kötü rüyaları suya anlatıp uzaklaştırırız bazen...
Bazen ise su, kötü rüyanın kendisi haline gelir. Toprak, annenin geniş kucağıdır. Annenin yokluğunda onun yerine geçer; ev korunaklılığını yitirdiğinde dışarıda bir yuva sağlar. Eve dönüş korkusunu yatıştırır, annenin yokluğunun acısını savuşturur. Dışarıda bir içerisidir; üzerinde korkusuzca uyunur. Varlığı korkuların kaynağını unutturur. Ateş, kayıp.
"Film seyretme deneyiminin, bu estetik deneyimin, tefekküre benzer bir düşünmeyi kışkırtabildiği, yüzeyde akıp giden hikâyeyi askıya alabilecek güçteki saf sinemasal biçimlerin duyumsal/sezgisel bilgi üretebildiği iddiasını irdeleyen bu çalışma, Türkiye sinemasını film-imgenin ontolojisine dair sorularla ele almanın ne kadar zihin açıcı olabileceğinin de ipuçlarını veriyor. " -Umut Tümay Arslan- (Tanıtım Bülteninden)
Hava, ancak sis ile birlikte görünürlük kazanır. Net görmek için, havanın saydamlığını koruması gerekir; hava saydamlığını yitirip sis çöktüğünde ise artık görülebilir olan tek şey havanın kendisidir, geri kalan her şey sislidir. Sisli havada tüm tarifler, tanımlar, nesneler, yollar ve geri kalan her şey netliğini kaybeder. Sisli hava tarif edilemezliğin bölgesidir.
Su, ferahlatıcı olduğu kadar kasvetlidir de... Berrak su, bir arınma düşü vaat ederken, karanlık sular ölümün imgesel izdüşümüne dönüşür. Gördüğümüz kötü rüyaları suya anlatıp uzaklaştırırız bazen...
Bazen ise su, kötü rüyanın kendisi haline gelir. Toprak, annenin geniş kucağıdır. Annenin yokluğunda onun yerine geçer; ev korunaklılığını yitirdiğinde dışarıda bir yuva sağlar. Eve dönüş korkusunu yatıştırır, annenin yokluğunun acısını savuşturur. Dışarıda bir içerisidir; üzerinde korkusuzca uyunur. Varlığı korkuların kaynağını unutturur. Ateş, kayıp.
"Film seyretme deneyiminin, bu estetik deneyimin, tefekküre benzer bir düşünmeyi kışkırtabildiği, yüzeyde akıp giden hikâyeyi askıya alabilecek güçteki saf sinemasal biçimlerin duyumsal/sezgisel bilgi üretebildiği iddiasını irdeleyen bu çalışma, Türkiye sinemasını film-imgenin ontolojisine dair sorularla ele almanın ne kadar zihin açıcı olabileceğinin de ipuçlarını veriyor. " -Umut Tümay Arslan- (Tanıtım Bülteninden)