Raskolnikov'un, âdeta bir cankurtaran gibi dört elle sarıldığı, bütün varlığıyla benimsediği bu çıkar yol şuydu: "Bir yanda budala, anlamsız, önemsiz, ters, hastalıklı, kimseye faydası olmayan; tam tersine, herkese zararı dokunan, niçin yaşadığını kendisi de bilmeyen yarın nasıl olsa kendiliğinden ölecek olan bir kocakarı var. Öte yanda da yardım göremediklerinden boş yere ziyan olan genç, körpe güçler var. Hem bu gibileri binlercedir.
Kocakarının manastıra adadığı parayla yapılması ve düzeltilmesi elde olan binlerce hayırlı iş ve teşebbüs var. Kocakarıyı öldür, parasını al sonra da bu parayı bütün insanlığın, herkesin yararına harca. Ne dersin? Yapacağın binlerce hayırlı işle bu küçük cinayet unutturulamaz mı? Bir hayırlı ölüme karşı binlerce hayat... Bu bir hesap işi..."
Raskolnikov bu düşünceleri ilk defa duymuyordu. Bu ve buna benzer düşünceleri, üniversitede genç arkadaşlarından duymak fırsatını birçok kez elde etmişti... "
Ama neden özellikle şu anda, bizzat kendi kafasında da harfi harfine aynı düşünceler doğduğu bir sırada böyle bir konuşmayı işitmek zoruyla karşılaşmıştı?
Neden kafasında kocakarı ile ilgili düşüncelerin filiz verdiği bir sırada kocakarı üzerine bir konuşmanın üstüne gelmişti?
Fanatik Dostoyevski için, bu karşılaşma, bu rastlantı, olsa olsa "kaderin bir işareti, bir kararı" olabilirdi.
Raskolnikov'un, âdeta bir cankurtaran gibi dört elle sarıldığı, bütün varlığıyla benimsediği bu çıkar yol şuydu: "Bir yanda budala, anlamsız, önemsiz, ters, hastalıklı, kimseye faydası olmayan; tam tersine, herkese zararı dokunan, niçin yaşadığını kendisi de bilmeyen yarın nasıl olsa kendiliğinden ölecek olan bir kocakarı var. Öte yanda da yardım göremediklerinden boş yere ziyan olan genç, körpe güçler var. Hem bu gibileri binlercedir.
Kocakarının manastıra adadığı parayla yapılması ve düzeltilmesi elde olan binlerce hayırlı iş ve teşebbüs var. Kocakarıyı öldür, parasını al sonra da bu parayı bütün insanlığın, herkesin yararına harca. Ne dersin? Yapacağın binlerce hayırlı işle bu küçük cinayet unutturulamaz mı? Bir hayırlı ölüme karşı binlerce hayat... Bu bir hesap işi..."
Raskolnikov bu düşünceleri ilk defa duymuyordu. Bu ve buna benzer düşünceleri, üniversitede genç arkadaşlarından duymak fırsatını birçok kez elde etmişti... "
Ama neden özellikle şu anda, bizzat kendi kafasında da harfi harfine aynı düşünceler doğduğu bir sırada böyle bir konuşmayı işitmek zoruyla karşılaşmıştı?
Neden kafasında kocakarı ile ilgili düşüncelerin filiz verdiği bir sırada kocakarı üzerine bir konuşmanın üstüne gelmişti?
Fanatik Dostoyevski için, bu karşılaşma, bu rastlantı, olsa olsa "kaderin bir işareti, bir kararı" olabilirdi.