#smrgKİTABEVİ Sürdürülebilirlik: İletişimin Derin Mavisi -
Bu durum, Türkiye'yi sürdürülebilirlik konusunda çok yoğun bir çalışmanın beklediğini gösteriyor. Ne var ki, Türkiye'nin puanı 5.19 ise de, birinci sıradaki İsveç'in puanı da 7.86. En yüksek puan 10, ama İsveç'in bile henüz en üst puana erişemediğini görüyoruz. Sürdürülebilirlik, varlıklı veya yoksul, bütün ülkeler için zorlu bir hedef.
Kurum ve kuruluşlar, gelecek tasarımlarını anlamlandırabilmek adına toplumla “iyi” ilişkiler geliştirmek ve varlıklarını sürdürmek zorunda kalır. Bu doğrultuda, şirketlerin çalışanlarına, yatırımcılarına, iş ortaklarına, müşterilerine, medyaya, halka, yerel yönetimlere, hükümete, içinde bulundukları yakın çevrede yaşayanlara, kısaca iletişime muhatap olan tüm kitlelere karşı yükümlülüklerinin ve özel bir hassasiyet göstererek dikkat etmeleri gereken kimi değerlerinin, kararlarının ve süreçlerinin var olması gerektiği ortaya çıkar.
Dünyadaki kaynakların kısıtlı hale gelmesiyle birlikte, tüketimin ve kaynak kullanımının dikkatle ve uygun işbirlikleriyle düzenlenmesi, bugün her zamankinden çok daha fazla önem kazandı. İnsan, zaman ve para kaynaklarının rekabetçi ortamın gerekleri doğrultusunda en verimli şekilde kullanımı, iletişim dahil tüm yatırımlarda belirleyici unsur haline gelirken, sürdürülebilirlik de bu bağlamda özel bir anlam taşımaya başladı.
“Sürdürülebilirlik”, özetle “ekonomik beklentilere çevresel ve sosyal duyarlılıkla denge içinde bakılması” olarak tanımlanabilir. Bu da kurumların sosyal ve çevresel sorumluluk taşımaları ve tüm iş süreçleriyle karar alma mekanizmalarına (kurum kültürlerine) bunları entegre etmeleri anlamına gelir. Sürdürülebilir kalkınma, 1987 yılında, Dünya Çevre ve Kalkınma Komisyonu'nca “Bugünün gereksinimlerini, gelecek kuşakların gereksinimlerini giderme yeteneğinden ödün vermeden karşılayan kalkınma”3 olarak tanımlanmıştır.
Kurum ve kuruluşların uzun yıllar var olabilmesi için, iş yapış biçimlerinin yanı sıra ilişki ve iletişim süreçlerini de sürdürülebilir kılmaları gerekmektedir. Bir kurumun varoluş nedeninin yani misyonunun, değerlerinin, buna bağlı oluşan kurum kültürünün, hedeflerinin, stratejilerinin, iş süreçlerinin, karar mekanizmalarının, ekonomisinin yanı sıra çevre ve toplumsal konuları da tüm gelecek planlarının içine dahil etmesi, o kurumun sürdürülebilirliği başarmasındaki en temel kritik faktörü oluşturur. Diğer yandan, paydaşları ile ilişkileri doğru yönetmesi, iş sonuçlarına ulaşmaya yönelik uzun vadeli iletişim stratejilerinin bulunması gibi iletişimin sürdürülebilirliğini sağlayabilecek unsurlar da, ancak şirketlerin sürdürülebilirlik özellikleri taşıması ile mümkün gözükmektedir.
Bu durum, Türkiye'yi sürdürülebilirlik konusunda çok yoğun bir çalışmanın beklediğini gösteriyor. Ne var ki, Türkiye'nin puanı 5.19 ise de, birinci sıradaki İsveç'in puanı da 7.86. En yüksek puan 10, ama İsveç'in bile henüz en üst puana erişemediğini görüyoruz. Sürdürülebilirlik, varlıklı veya yoksul, bütün ülkeler için zorlu bir hedef.
Kurum ve kuruluşlar, gelecek tasarımlarını anlamlandırabilmek adına toplumla “iyi” ilişkiler geliştirmek ve varlıklarını sürdürmek zorunda kalır. Bu doğrultuda, şirketlerin çalışanlarına, yatırımcılarına, iş ortaklarına, müşterilerine, medyaya, halka, yerel yönetimlere, hükümete, içinde bulundukları yakın çevrede yaşayanlara, kısaca iletişime muhatap olan tüm kitlelere karşı yükümlülüklerinin ve özel bir hassasiyet göstererek dikkat etmeleri gereken kimi değerlerinin, kararlarının ve süreçlerinin var olması gerektiği ortaya çıkar.
Dünyadaki kaynakların kısıtlı hale gelmesiyle birlikte, tüketimin ve kaynak kullanımının dikkatle ve uygun işbirlikleriyle düzenlenmesi, bugün her zamankinden çok daha fazla önem kazandı. İnsan, zaman ve para kaynaklarının rekabetçi ortamın gerekleri doğrultusunda en verimli şekilde kullanımı, iletişim dahil tüm yatırımlarda belirleyici unsur haline gelirken, sürdürülebilirlik de bu bağlamda özel bir anlam taşımaya başladı.
“Sürdürülebilirlik”, özetle “ekonomik beklentilere çevresel ve sosyal duyarlılıkla denge içinde bakılması” olarak tanımlanabilir. Bu da kurumların sosyal ve çevresel sorumluluk taşımaları ve tüm iş süreçleriyle karar alma mekanizmalarına (kurum kültürlerine) bunları entegre etmeleri anlamına gelir. Sürdürülebilir kalkınma, 1987 yılında, Dünya Çevre ve Kalkınma Komisyonu'nca “Bugünün gereksinimlerini, gelecek kuşakların gereksinimlerini giderme yeteneğinden ödün vermeden karşılayan kalkınma”3 olarak tanımlanmıştır.
Kurum ve kuruluşların uzun yıllar var olabilmesi için, iş yapış biçimlerinin yanı sıra ilişki ve iletişim süreçlerini de sürdürülebilir kılmaları gerekmektedir. Bir kurumun varoluş nedeninin yani misyonunun, değerlerinin, buna bağlı oluşan kurum kültürünün, hedeflerinin, stratejilerinin, iş süreçlerinin, karar mekanizmalarının, ekonomisinin yanı sıra çevre ve toplumsal konuları da tüm gelecek planlarının içine dahil etmesi, o kurumun sürdürülebilirliği başarmasındaki en temel kritik faktörü oluşturur. Diğer yandan, paydaşları ile ilişkileri doğru yönetmesi, iş sonuçlarına ulaşmaya yönelik uzun vadeli iletişim stratejilerinin bulunması gibi iletişimin sürdürülebilirliğini sağlayabilecek unsurlar da, ancak şirketlerin sürdürülebilirlik özellikleri taşıması ile mümkün gözükmektedir.