acıyla söylerim kumarhanelerin kurnazlığını
ardakalan yanılgılar vardır orada, mesela; yenilgi
uygarlık merdiven boşluğundadır, kırıktır ayakları
karanlık ürkünçtür karanfile dönüşürken kırmızı
serüvenler hepten donmuştur sis içinde, mesela; aşk
fiziksel bozukluğa uğramıştır uygarlık.
şimdi uzak bir hiçliktir görünen
tacir, noterden onaylatmıştır defter-i kebiri
kadim, sure, nakarat ve sorarsanız söylemez
bir zinanın ganimetidir büyük oğlu
haram, fitne fücur ve hadımdır tacir
kirli tespihiyle, kirli bir dünyayı sıvazlar
bindokuzyüzkırk yahudi tacirler geçiyor istasyondan
büyük ihtimal, gıyabında cinayete karar verilmiştir
uçurumları korku, ışık ve gölgeyle kardeş
ipek, batakhanelerde yırtılmıştır, mesela; bıçak
uçsuz bucaksız hatadır artık uygarlık.
oysa sabahtan akşama kadar ne çok
aşktı bir aşkın durmadan çoğalan hüneri
bedenim, kendi tuzunda kavrulan bedenim
tanrılara sunulmuştur yanarken kirpiklerim
ayetler hiçliğimi sorgular hiç durmadan
gölgem yakın durur yine de surelere.
bir çocuğun çabuk dön diyen sesidir artık uygarlık
telefonlar büyülüdür, kendince gizemlidir de biraz
cinayetler hükümdür, uygarlığın kan kokan gizemi
söylerken kusuyorum bunu, öğrendiğim her şeyi kusuyorum
inkar edilen şiir doğruluyor tabutun içinden
ey şair yaz ve bitir unutulmuşluğumu
unutulmak, ağırdır en ağır madenden.
acıyla söylerim kumarhanelerin kurnazlığını
ardakalan yanılgılar vardır orada, mesela; yenilgi
uygarlık merdiven boşluğundadır, kırıktır ayakları
karanlık ürkünçtür karanfile dönüşürken kırmızı
serüvenler hepten donmuştur sis içinde, mesela; aşk
fiziksel bozukluğa uğramıştır uygarlık.
şimdi uzak bir hiçliktir görünen
tacir, noterden onaylatmıştır defter-i kebiri
kadim, sure, nakarat ve sorarsanız söylemez
bir zinanın ganimetidir büyük oğlu
haram, fitne fücur ve hadımdır tacir
kirli tespihiyle, kirli bir dünyayı sıvazlar
bindokuzyüzkırk yahudi tacirler geçiyor istasyondan
büyük ihtimal, gıyabında cinayete karar verilmiştir
uçurumları korku, ışık ve gölgeyle kardeş
ipek, batakhanelerde yırtılmıştır, mesela; bıçak
uçsuz bucaksız hatadır artık uygarlık.
oysa sabahtan akşama kadar ne çok
aşktı bir aşkın durmadan çoğalan hüneri
bedenim, kendi tuzunda kavrulan bedenim
tanrılara sunulmuştur yanarken kirpiklerim
ayetler hiçliğimi sorgular hiç durmadan
gölgem yakın durur yine de surelere.
bir çocuğun çabuk dön diyen sesidir artık uygarlık
telefonlar büyülüdür, kendince gizemlidir de biraz
cinayetler hükümdür, uygarlığın kan kokan gizemi
söylerken kusuyorum bunu, öğrendiğim her şeyi kusuyorum
inkar edilen şiir doğruluyor tabutun içinden
ey şair yaz ve bitir unutulmuşluğumu
unutulmak, ağırdır en ağır madenden.