İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi Heykel Bölümü'nde Hadi Bara ve Zühtü Müridoğlu'nun öğrencisi olarak eğitim gören Başoğlu, eğitimci, araştırmacı ve deneysel tavrı ile heykel tarihimizin temel figürlerinden biridir. Sergisinde Bara, Müridoğlu ve İlhan Koman anısına yaptığı boyalı rölyeflerle çağdaş heykel sanatımızın gelişim sürecini ifade eden Başoğlu, bronz, pirinç, tuğla, taş, mermer demeden içindeki form üretim isteği ve yaratıcı ruhu ile ellerinde bazen bir ufak kesiciyle, bazen dev çekiç ve törpülerle aylar süren uğraşının sonucunda binlerce eser üretti. Yaşamı boyunca eserlerinde, kinetikheykel, mum yok etme tekniğiyle bronz döküm, polyesterheykel ve soyut anıt çalışmaları gibi birçok ilke imza attı. Başoğlu, bu çalışmalarıyla malzeme sıkıntısı çektiğini söyleyen genç heykeltıraşların da ufkunu aştı. Sanatçının tekniği kuramsallaştırma yolunda bir ilk deneme olarak kabul edilen ‘Bronz Döküm Kitabı' da bulunuyor. “Doğa betonu sevmez, deniz en çok kumu korur. Heykel de doğa gibi ara malzeme istemez. Binlerce yılda şekillenen Ege taşları, ağaç oyma ustaları heykeltıraşın ufkunu açar. ” diyen Başoğlu sergisi sadece bir yaratıcı üretim değil eğitim sürecini de ifade ediyor.
Türkiye'nin dört bir yanında anıt heykelleri bulunan sanatçı, ilk 1966 yılında Nail Çakırhan ile Orta Doğu Teknik Üniversitesi Atatürk Devrimleri (Bilim Ağacı) Anıtı için brüt beton(çıplak beton) uyguladı. Anıtları, Cumhuriyeti cüceleştirmek yerine yüceltmek, karartmak yerine aydınlatmanın simgesi oldu. Bu anıtlar içinde Edirne'deki Lozan Anıtı da yer alıyor. Bir anlamda Türkiye'nin tapusunu aldığı Lozan'ın anıtında Başoğlu, Anadolu, Trakya, Karaağaç ve Hatay'ı barış güverciniyle bir araya getirdi. Kaidelere yapıştırmadığı anıtlarını sosyal hayatın içinde tasarladı. Bu anıtlar fotoğraflarla sergi ve kapsamlı kitabında yer alıyor.
İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi Heykel Bölümü'nde Hadi Bara ve Zühtü Müridoğlu'nun öğrencisi olarak eğitim gören Başoğlu, eğitimci, araştırmacı ve deneysel tavrı ile heykel tarihimizin temel figürlerinden biridir. Sergisinde Bara, Müridoğlu ve İlhan Koman anısına yaptığı boyalı rölyeflerle çağdaş heykel sanatımızın gelişim sürecini ifade eden Başoğlu, bronz, pirinç, tuğla, taş, mermer demeden içindeki form üretim isteği ve yaratıcı ruhu ile ellerinde bazen bir ufak kesiciyle, bazen dev çekiç ve törpülerle aylar süren uğraşının sonucunda binlerce eser üretti. Yaşamı boyunca eserlerinde, kinetikheykel, mum yok etme tekniğiyle bronz döküm, polyesterheykel ve soyut anıt çalışmaları gibi birçok ilke imza attı. Başoğlu, bu çalışmalarıyla malzeme sıkıntısı çektiğini söyleyen genç heykeltıraşların da ufkunu aştı. Sanatçının tekniği kuramsallaştırma yolunda bir ilk deneme olarak kabul edilen ‘Bronz Döküm Kitabı' da bulunuyor. “Doğa betonu sevmez, deniz en çok kumu korur. Heykel de doğa gibi ara malzeme istemez. Binlerce yılda şekillenen Ege taşları, ağaç oyma ustaları heykeltıraşın ufkunu açar. ” diyen Başoğlu sergisi sadece bir yaratıcı üretim değil eğitim sürecini de ifade ediyor.
Türkiye'nin dört bir yanında anıt heykelleri bulunan sanatçı, ilk 1966 yılında Nail Çakırhan ile Orta Doğu Teknik Üniversitesi Atatürk Devrimleri (Bilim Ağacı) Anıtı için brüt beton(çıplak beton) uyguladı. Anıtları, Cumhuriyeti cüceleştirmek yerine yüceltmek, karartmak yerine aydınlatmanın simgesi oldu. Bu anıtlar içinde Edirne'deki Lozan Anıtı da yer alıyor. Bir anlamda Türkiye'nin tapusunu aldığı Lozan'ın anıtında Başoğlu, Anadolu, Trakya, Karaağaç ve Hatay'ı barış güverciniyle bir araya getirdi. Kaidelere yapıştırmadığı anıtlarını sosyal hayatın içinde tasarladı. Bu anıtlar fotoğraflarla sergi ve kapsamlı kitabında yer alıyor.