Ermeni zulmünü Erzurum'dan Revan'a (Erivan) kadar yaşamış vatandaşlarımızın anlattıklarını okurken tüyleriniz diken diken olacak...
"Halı, kilim, keçeye sararak yakmak... Göğüs, kalça ve çeşitli yerlerde cep açarak tuz basıp, toprak ve kum doldurmak... Kızgın şiş ile mahrem yerleri dağlamak... El ve ayaklara çivi çakmak... Cinsel organları kesmek, soğan, şişe vs. sokmak... Kazığa oturtmak; balta, kılıç gibi kesici aletlerle budamak, parçalamak... Ahır, merek, oda, cami gibi yerlere halkı doldurup buraları kundaklamak... El ve ayakları bağlayarak kurşunlamak... Derilerini yüzmek, saç ve sakal koparmak... Irza tecâvüz; oğlun gözü önünde babayı, babanın önünde oğulu, erkeklerin yanında kadınların, kadınların önünde erkeklerin ırzlarına tecavüz ederek öldürmek ve bu vahşeti seyre zorlamak... Göz oymak, kulak kesmek, dil koparmak... Öldürülüp gömülmesine izin vermeyerek, kedi, köpek kurt gibi hayvanlara yem etmek... Ateşe atmak, suda boğmak, yakılan insanların etini yakınlarına yedirmek... Gebe kadınların karınlarını deşmek, bebeklerini yere çalmak, çocukların boynunu koparmak..."
Bu, içinizin ezilerek okuduğunuzu bildiğimiz işkencelerle Ermeniler bir milyondan fazla müslüman Türk'ü soykırıma tâbi tutarak öldürmüşlerdir.
"... gördük ki çeşme başında bir kalabalık var. Çeşmeye yaklaşırken nutkumuz tutuldu. Dayanamayarak ağlamaya başladık. Çünkü, bizim uzaktan canlı kalabalık diye gördüklerimiz civar köylerden tanıdığımız müslüman ahaliydi. 10-12 kadar kadınımızı kazığa oturtmuşlardı. Öyle ki, kazıklar boğazlarından ve ağızlarından çıkmıştı. Bu kadınların önünde de bir o kadar delikanlıyı kesmişlerdi. Bu olayı benimle beraber göç ettiğimiz tüm köy halkımız da gördü..."
"... Bu civarda 20 pare köyü Ermeniler kana boğdular. Ermeniler kendi aralarında, kesici, yüzücü, baltacı, yakıcı diye işbölümü yapmışlardı..."
"... Erzurum Ulu Cami'de kavurma var dediler. Biz de gidip alalım dedik. Bir de ne görelim? Kavurma diye Türklerin etlerini tenekelere doldurmuşlar. Tenekeler kulak, burun, parmak dolu... Ve pişmiş kelleler... Meğer alalım diye gittiğimiz bizim insanlarımızın pişmiş etleriymiş..."
İşte gerçek vahşeti yaşayan Türklerin anlattığı kanlı vahşet satırları... Bu kitabın içinde bugün hâlâ yaşayan böyle 125 kişinin çok çarpıcı ifadelerini bulacaksınız. (Arka kapaktan)
Ermeni zulmünü Erzurum'dan Revan'a (Erivan) kadar yaşamış vatandaşlarımızın anlattıklarını okurken tüyleriniz diken diken olacak...
"Halı, kilim, keçeye sararak yakmak... Göğüs, kalça ve çeşitli yerlerde cep açarak tuz basıp, toprak ve kum doldurmak... Kızgın şiş ile mahrem yerleri dağlamak... El ve ayaklara çivi çakmak... Cinsel organları kesmek, soğan, şişe vs. sokmak... Kazığa oturtmak; balta, kılıç gibi kesici aletlerle budamak, parçalamak... Ahır, merek, oda, cami gibi yerlere halkı doldurup buraları kundaklamak... El ve ayakları bağlayarak kurşunlamak... Derilerini yüzmek, saç ve sakal koparmak... Irza tecâvüz; oğlun gözü önünde babayı, babanın önünde oğulu, erkeklerin yanında kadınların, kadınların önünde erkeklerin ırzlarına tecavüz ederek öldürmek ve bu vahşeti seyre zorlamak... Göz oymak, kulak kesmek, dil koparmak... Öldürülüp gömülmesine izin vermeyerek, kedi, köpek kurt gibi hayvanlara yem etmek... Ateşe atmak, suda boğmak, yakılan insanların etini yakınlarına yedirmek... Gebe kadınların karınlarını deşmek, bebeklerini yere çalmak, çocukların boynunu koparmak..."
Bu, içinizin ezilerek okuduğunuzu bildiğimiz işkencelerle Ermeniler bir milyondan fazla müslüman Türk'ü soykırıma tâbi tutarak öldürmüşlerdir.
"... gördük ki çeşme başında bir kalabalık var. Çeşmeye yaklaşırken nutkumuz tutuldu. Dayanamayarak ağlamaya başladık. Çünkü, bizim uzaktan canlı kalabalık diye gördüklerimiz civar köylerden tanıdığımız müslüman ahaliydi. 10-12 kadar kadınımızı kazığa oturtmuşlardı. Öyle ki, kazıklar boğazlarından ve ağızlarından çıkmıştı. Bu kadınların önünde de bir o kadar delikanlıyı kesmişlerdi. Bu olayı benimle beraber göç ettiğimiz tüm köy halkımız da gördü..."
"... Bu civarda 20 pare köyü Ermeniler kana boğdular. Ermeniler kendi aralarında, kesici, yüzücü, baltacı, yakıcı diye işbölümü yapmışlardı..."
"... Erzurum Ulu Cami'de kavurma var dediler. Biz de gidip alalım dedik. Bir de ne görelim? Kavurma diye Türklerin etlerini tenekelere doldurmuşlar. Tenekeler kulak, burun, parmak dolu... Ve pişmiş kelleler... Meğer alalım diye gittiğimiz bizim insanlarımızın pişmiş etleriymiş..."
İşte gerçek vahşeti yaşayan Türklerin anlattığı kanlı vahşet satırları... Bu kitabın içinde bugün hâlâ yaşayan böyle 125 kişinin çok çarpıcı ifadelerini bulacaksınız. (Arka kapaktan)