#smrgSAHAF Tarih Biliminin Doğuşu: İbni Haldun -

Stok Kodu:
1199032799
Boyut:
14x20
Sayfa Sayısı:
360 s.
Basım Yeri:
İstanbul
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2002
Çeviren:
Mehmet Sert
Kapak Türü:
Karton Kapak
Kağıt Türü:
3. Hamur
Dili:
Türkçe
0,00
1199032799
418887
Tarih Biliminin Doğuşu: İbni Haldun -
Tarih Biliminin Doğuşu: İbni Haldun - #smrgSAHAF
0.00
Asya, Afrika ve Avrupa'nın en önemli uygarlıklarını yaratmış olan Eski Dünya'da, Akdeniz havzasının özel bir yeri vardır. İslam ve Hıristiyan uyğarlıkları, Çin ve Hint uygarlıklarına göre birbirleriyle çok daha yakın ilişkiler kurmuşlarsa, bunda Akdeniz'in birleştirici rolünün payı büyüktür. Ayrıca İslam uygarlığının, kendisinden önceki Hellenistik uygarlığı, orijinal bir sentezle Hıristiyan dünyasına aktararak Eski Dünya ile Yeni Dünya arasında köprü oluşturduğunu da unutmamak gerekir. İbni Haldun bütün bu birikimlerin doruğunda, İslam uygarlığının, sönmeden önce tüm dünyayı aydınlatan bir feneri gibi parlamaktadır. Batı'da ancak 19. yüzyılda bir bilim kimliği kazanan tarih biliminin temellerinin, daha 14. yüzyılda Kuzey Afrika'da, Mağribli bir Müslüman tarihçi tarafından atıldığını öğrendiklerinde, Batılılar buna inanmak istemediler. 19. yüzyılın Avrupa merkezli sömürgeci ideolojisi, Batı uygarlığını bir mucize olarak sunmak peşindeyken, içinden geldiği, ama artık hegemonyası altında tuttuğu bir dünyaya borçlu kalmak istemiyordu.

Yves Lacoste, İbni Haldun incelemesini kaleme alırken, bir yandan, Batı'ya 19. yüzyıldan beri unuttuğu bu eski borcunu hatırlatmayı, bir yandan da 1945 - 1970 döneminin iyimser ortamında seslerini yükseltmek şansını bulan Üçüncü Dünya ülkelerinin geçmişi ile, Mağribli tarihçinin yapıtı arasında paralellikler kurmayı amaçlamıştı. Yves Lacoste'un İbni Haldun'u, aradan geçen otuz beş yıla rağmen hala tazeliğini koruyor. (Arka Kapak'tan)

Asya, Afrika ve Avrupa'nın en önemli uygarlıklarını yaratmış olan Eski Dünya'da, Akdeniz havzasının özel bir yeri vardır. İslam ve Hıristiyan uyğarlıkları, Çin ve Hint uygarlıklarına göre birbirleriyle çok daha yakın ilişkiler kurmuşlarsa, bunda Akdeniz'in birleştirici rolünün payı büyüktür. Ayrıca İslam uygarlığının, kendisinden önceki Hellenistik uygarlığı, orijinal bir sentezle Hıristiyan dünyasına aktararak Eski Dünya ile Yeni Dünya arasında köprü oluşturduğunu da unutmamak gerekir. İbni Haldun bütün bu birikimlerin doruğunda, İslam uygarlığının, sönmeden önce tüm dünyayı aydınlatan bir feneri gibi parlamaktadır. Batı'da ancak 19. yüzyılda bir bilim kimliği kazanan tarih biliminin temellerinin, daha 14. yüzyılda Kuzey Afrika'da, Mağribli bir Müslüman tarihçi tarafından atıldığını öğrendiklerinde, Batılılar buna inanmak istemediler. 19. yüzyılın Avrupa merkezli sömürgeci ideolojisi, Batı uygarlığını bir mucize olarak sunmak peşindeyken, içinden geldiği, ama artık hegemonyası altında tuttuğu bir dünyaya borçlu kalmak istemiyordu.

Yves Lacoste, İbni Haldun incelemesini kaleme alırken, bir yandan, Batı'ya 19. yüzyıldan beri unuttuğu bu eski borcunu hatırlatmayı, bir yandan da 1945 - 1970 döneminin iyimser ortamında seslerini yükseltmek şansını bulan Üçüncü Dünya ülkelerinin geçmişi ile, Mağribli tarihçinin yapıtı arasında paralellikler kurmayı amaçlamıştı. Yves Lacoste'un İbni Haldun'u, aradan geçen otuz beş yıla rağmen hala tazeliğini koruyor. (Arka Kapak'tan)

Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat