#smrgKİTABEVİ Tarih Bilinci - 2023

Editör:
Kondisyon:
Yeni
Sunuş / Önsöz / Sonsöz / Giriş:
Basıldığı Matbaa:
Bizim Büro Matbaacılık
Dizi Adı:
ISBN-10:
6052930434
Kargoya Teslim Süresi:
4&6
Hazırlayan:
Cilt:
Amerikan Cilt
Stok Kodu:
1199218687
Boyut:
13x21
Sayfa Sayısı:
208
Basım Yeri:
İstanbul
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2023
Kapak Türü:
Karton Kapak
Kağıt Türü:
Enso
Dili:
Türkçe
Kategori:
indirimli
129,60
Havale/EFT ile: 125,71
Siparişiniz 4&6 iş günü arasında kargoda
1199218687
605325
Tarih Bilinci -        2023
Tarih Bilinci - 2023 #smrgKİTABEVİ
129.60
“Egemen güçler için düşünce ve zihinde toplumu teslim almak kadar, toplumu tarihten koparmak da stratejik bir teslim alma yöntemidir. Tarihten ve tarih bilincinden kopmuş toplum ve bireyi yönetmek ve sömürmek çok kolaydır. Çünkü tarihte insanın gerçek özü gizlidir. Bunun unutulması, tekrar o günlere dönme umudunun da yok edilmesidir. Diğer taraftan uygarlık tarihi boyunca halkların yaşadıkları baskı, sömürü ve katliamlar uygarlığa karşı öfke yaratarak intikam alma gerekçesi olacak gerçeklerdir.

Toplum bunları bilmeyerek kendi güncel sorunları içinde debelenip gidecektir. Yine uygarlık tarihi boyunca Demokratik modernite güçleri egemenliğe ve sömürüye karşı direnmişlerdir, bunların bilinmesi topluma direniş gücü verecektir. Bu nedenle topluma sistematik olarak tarihi unutma dayatılır. Öyle ki insanlar artık kendi durumunu bile unutur hale gelmiştir. Özellikle kapitalist modernite bizi bugünde bir tek zamana sıkıştırmaktadır. Oysa ki şimdi, tarih ve gelecektir.

Bugün yaşadığımız zihinsel parçalanmanın tarihi bir temeli vardır. Bu nedenle günümüz bilimciliği en çok da tarih katliamcılığı, inkarcılığı yapmaktadır. Mevcut sosyal bilimlerin en temel hastalığı toplumu tarihsel kökeninden, bireyi toplumsal bağlarından kopuk ele almasıdır. (…)

Tarih ve toplumu konu alan bilimlerin çoğunlukla kapitalist ve tekelci bir yaklaşımla yapılandırılması gerektiği fikri 19. yüzyıldan itibaren ağırlık kazanmaya başladı. İnsanı tarihselliği ve toplumsallığı içinde ele almak ister istemez, koşulları, değerleri, felsefi, dinsel ve ideolojik etkenleri almayı gerektirir. Tarih ve toplum dünyasında “determinasyondan” değil, “olasılık” ve rastlantıdan söz edilebilir. (…)

Bugüne kadar tarihin gerçek temeli ya hiç göz önüne alınmadan ya da tarihin gelişimini ilgilendirmeyen konular ele alınmıştır. Bu yüzden de tarih, her zaman, mutlaka kendi dışında bir ölçüte göre yazılmıştır. Buna karşılık gerçekten tarihsel olan ne varsa tarihin dışına itilmiştir. Bundan ötürü de tarihte sadece kralların ve devletlerin siyasal eylemleri, dinsel ya da başka türden kuramsal kavgalar gibi görülebilmiştir.”
“Egemen güçler için düşünce ve zihinde toplumu teslim almak kadar, toplumu tarihten koparmak da stratejik bir teslim alma yöntemidir. Tarihten ve tarih bilincinden kopmuş toplum ve bireyi yönetmek ve sömürmek çok kolaydır. Çünkü tarihte insanın gerçek özü gizlidir. Bunun unutulması, tekrar o günlere dönme umudunun da yok edilmesidir. Diğer taraftan uygarlık tarihi boyunca halkların yaşadıkları baskı, sömürü ve katliamlar uygarlığa karşı öfke yaratarak intikam alma gerekçesi olacak gerçeklerdir.

Toplum bunları bilmeyerek kendi güncel sorunları içinde debelenip gidecektir. Yine uygarlık tarihi boyunca Demokratik modernite güçleri egemenliğe ve sömürüye karşı direnmişlerdir, bunların bilinmesi topluma direniş gücü verecektir. Bu nedenle topluma sistematik olarak tarihi unutma dayatılır. Öyle ki insanlar artık kendi durumunu bile unutur hale gelmiştir. Özellikle kapitalist modernite bizi bugünde bir tek zamana sıkıştırmaktadır. Oysa ki şimdi, tarih ve gelecektir.

Bugün yaşadığımız zihinsel parçalanmanın tarihi bir temeli vardır. Bu nedenle günümüz bilimciliği en çok da tarih katliamcılığı, inkarcılığı yapmaktadır. Mevcut sosyal bilimlerin en temel hastalığı toplumu tarihsel kökeninden, bireyi toplumsal bağlarından kopuk ele almasıdır. (…)

Tarih ve toplumu konu alan bilimlerin çoğunlukla kapitalist ve tekelci bir yaklaşımla yapılandırılması gerektiği fikri 19. yüzyıldan itibaren ağırlık kazanmaya başladı. İnsanı tarihselliği ve toplumsallığı içinde ele almak ister istemez, koşulları, değerleri, felsefi, dinsel ve ideolojik etkenleri almayı gerektirir. Tarih ve toplum dünyasında “determinasyondan” değil, “olasılık” ve rastlantıdan söz edilebilir. (…)

Bugüne kadar tarihin gerçek temeli ya hiç göz önüne alınmadan ya da tarihin gelişimini ilgilendirmeyen konular ele alınmıştır. Bu yüzden de tarih, her zaman, mutlaka kendi dışında bir ölçüte göre yazılmıştır. Buna karşılık gerçekten tarihsel olan ne varsa tarihin dışına itilmiştir. Bundan ötürü de tarihte sadece kralların ve devletlerin siyasal eylemleri, dinsel ya da başka türden kuramsal kavgalar gibi görülebilmiştir.”
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat