Tarım, insanlığın gelişiminde çok önemli bir yere sahiptir. Çünkü tarımla birlikte avcılık-toplayıcılık aşamasından yerleşik düzene geçiş başlamıştır. Yaklaşık on bin yıl önce gerçekleşen “tarım devrimi” insanlık tarihinde bir dönüm noktasıdır. Kentleşmenin ve uygarlaşmanın başlangıcıdır. İnsanlık önce doğada varolan besin kaynaklarını yönetmeye başlamış, ardından bitki ve hayvan yetiştiriciliğinde uzmanlaşarak doğaya karşı mücadelede önemli bir merhale katetmiştir. Elbette o dönemki tarım, doğayı tahrip etmeden, onunla uyum içinde yapılmaktadır.
Doğanın tahribatı, asıl olarak kapitalizmle başladı. Kapitalizmin temel yasası olan “azami kar”, tarımsal alan için de geçerliydi. Tarımda kapitalist ilişkiler, sanayiye göre daha geç oturmuş ve uzunca bir dönem feodal, yarı-feodal biçimlerle içiçe sürmüşse de, kapitalizmin baskın hale gelmesiyle “artı-ürün”e el koyma süreci de değişti. Tarım proleterlerinin sömürüsüne dayanan ve azami karı hedefleyen bir üretim ilişkisi giderek ağırlık kazandı. Daha fazla kar elde edebilmek için daha fazla ürün gerekliydi. Bunu sağlamak için de tarımda makinalaşma hızla arttı, kimyasal gübre ve ilaç kullanımı başladı. “Endüstriyel tarım” adı verilen bu dönemle birlikte doğanın dengesi de bozuldu, buna bağlı olarak bir dizi sorun başgösterdi.
Kitap yaklaşık 20 yıllık çalışmanın bir ürünüdür. 2000'li yılların başından itibaren dünyada ve ülkemizde tarıma dair önemli gelişmeler kaleme alınmış ve çeşitli tarihlerde yayınlanmıştır. Ki 2000'li yıllar özelleştirmeyle birlikte tarımda tekelleşmenin hız kazandığı yıllardır. Aynı zamanda tarımsal yıkımın, kentlere yığılmanın ve işsizliğin en fazla arttığı dönemdir. Dolayısıyla bugünlere nasıl geldiğimizin görülmesi bakımından önemli bir tarihsel süreçtir.