Gerçekliği temsil pratikleri sayesinde iletişim araçları bizi kör, sağır ve zihinsel özürlü haline getiriyor. Düşünmeyi medyatik gevezelik, görmeyi ve işitmeyi ise eğlence sanıyoruz. Dokunmatik ekranlar ve elektronik postalarla birbirimizle ilişkiye giriyor ve bunu yeterli buluyoruz. Kısacası zihinsel ve düşünsel körelme ve yoksullaşma çağında tüm duyularımızı teknolojik araçlara devretmiş, bu araçların kurduğu gerçekliğin ve şiddetin seyirselliği içinde kendimizden geçiyoruz.
Tüm bu seyirsel şiddet ve düşünsel yoksulluk evreninin prototipi olan televizyon ekranından savaş, felaket, aile içi şiddet ve cinayet görüntüleri akarken kendi günlük yaşamımızı olağan akışı içinde sürdürüyor; ertesi gün yine tekrarlanacak olan felaketleri, savaşları ve cinayetleri seyretmek üzere hazır bekliyoruz.
Televizyon ve İçimizdeki Şiddet genel olarak tüm iletişim araçlarının ama özellikle de televizyonun zihinlerimizi nasıl köleleştirdiğini, gerçeklik algımızı nasıl yitirdiğimizi ele alıyor. Bu düşünsel ve duygusal köleliğe karşı çıkma zamanının çoktan geldiğini, bunun bizim elimizde olduğuna işaret ediyor. İddiasını gençlerin internet, kamera, video, telefon ve televizyonla çevrili yaşamlarına hâkim olan seyirlik şiddet ve gerçekliğin uzaktan temsili hakkında neler düşündüklerini tartışarak güçlendiriyor. Gençlerse bu tartışmalara kurgulanmış gerçeklik ve şiddet arasındaki ilişkiyi radikal bir tarzda eleştiren ünlü sinemacı Michael Haneke'nin 1992 yılında çektiği Benny'nin Videosu isimli filmi üzerinden katılıyor.
Televizyonun temsil pratiklerinin yarattığı duyusal ve düşünsel rahatsızlıkları merak edenler için az rastlanan tezlere sahip etkileyici bir kitap Televizyon ve İçimizdeki Şiddet.
(Tanıtım Bülteninden)
Gerçekliği temsil pratikleri sayesinde iletişim araçları bizi kör, sağır ve zihinsel özürlü haline getiriyor. Düşünmeyi medyatik gevezelik, görmeyi ve işitmeyi ise eğlence sanıyoruz. Dokunmatik ekranlar ve elektronik postalarla birbirimizle ilişkiye giriyor ve bunu yeterli buluyoruz. Kısacası zihinsel ve düşünsel körelme ve yoksullaşma çağında tüm duyularımızı teknolojik araçlara devretmiş, bu araçların kurduğu gerçekliğin ve şiddetin seyirselliği içinde kendimizden geçiyoruz.
Tüm bu seyirsel şiddet ve düşünsel yoksulluk evreninin prototipi olan televizyon ekranından savaş, felaket, aile içi şiddet ve cinayet görüntüleri akarken kendi günlük yaşamımızı olağan akışı içinde sürdürüyor; ertesi gün yine tekrarlanacak olan felaketleri, savaşları ve cinayetleri seyretmek üzere hazır bekliyoruz.
Televizyon ve İçimizdeki Şiddet genel olarak tüm iletişim araçlarının ama özellikle de televizyonun zihinlerimizi nasıl köleleştirdiğini, gerçeklik algımızı nasıl yitirdiğimizi ele alıyor. Bu düşünsel ve duygusal köleliğe karşı çıkma zamanının çoktan geldiğini, bunun bizim elimizde olduğuna işaret ediyor. İddiasını gençlerin internet, kamera, video, telefon ve televizyonla çevrili yaşamlarına hâkim olan seyirlik şiddet ve gerçekliğin uzaktan temsili hakkında neler düşündüklerini tartışarak güçlendiriyor. Gençlerse bu tartışmalara kurgulanmış gerçeklik ve şiddet arasındaki ilişkiyi radikal bir tarzda eleştiren ünlü sinemacı Michael Haneke'nin 1992 yılında çektiği Benny'nin Videosu isimli filmi üzerinden katılıyor.
Televizyonun temsil pratiklerinin yarattığı duyusal ve düşünsel rahatsızlıkları merak edenler için az rastlanan tezlere sahip etkileyici bir kitap Televizyon ve İçimizdeki Şiddet.
(Tanıtım Bülteninden)