Bu sıkıntıları döneminde birinci derecede yaşayan Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk: "Tarih yazmak, tarih yapmak kadar önemlidir. Yazan yapana sadık kalmazsa değişmeyen gerçek insanı şaşırtacak bir nitelik alır" diyerek durumu son derece güzel bir biçimde anlatmıştır. Bununla da kalmayarak, Türk dilinin ve tarihinin doğru bir biçimde kaleme alınabilmesi için 1924'te İstanbul Üniversitesi Türkiyat Enstitüsünü, 1931 'de Türk Tarih Kurumunu, 1932'de Türk Dil Kurumunu, 1935'te Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesini kurmuştur. Devlet adamlığı ifadesi, tam manasıyla kendisinde karşılığını bulacak bir biçimde dil ve tarih konularında gerekeni yapmıştır.
Atatürk zamanından bugüne kadar geçen uzun zamana rağmen bilim adamlarımız Orta ve Doğu Karadeniz Bölgesi konusunda yeterli araştırma yapıp ortaya eserler koymamışlardır. Yabancı bilim adamları ise yanlı, yanlış bilgilerle dolu eserleri arka arkaya yurt içinde ve özellikle yurt dışında okuyuculara sunmuşlardır.
Orta ve Doğu Karadeniz Bölgesi konusunda araştırmalar yapan yabancı araştırmacıların çoğu bilimi ve gerçekleri ayaklar altında süründürmektedırler. Bilim ve bilgi sahibi hiç kimsenin yapamayacağı, yazamayacağı, yazmaya cesaret edemeyeceği yanlışları, bile bile, eserlerine koyarak gülünç duruma düşmektedirler.
Bu sıkıntıları döneminde birinci derecede yaşayan Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk: "Tarih yazmak, tarih yapmak kadar önemlidir. Yazan yapana sadık kalmazsa değişmeyen gerçek insanı şaşırtacak bir nitelik alır" diyerek durumu son derece güzel bir biçimde anlatmıştır. Bununla da kalmayarak, Türk dilinin ve tarihinin doğru bir biçimde kaleme alınabilmesi için 1924'te İstanbul Üniversitesi Türkiyat Enstitüsünü, 1931 'de Türk Tarih Kurumunu, 1932'de Türk Dil Kurumunu, 1935'te Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesini kurmuştur. Devlet adamlığı ifadesi, tam manasıyla kendisinde karşılığını bulacak bir biçimde dil ve tarih konularında gerekeni yapmıştır.
Atatürk zamanından bugüne kadar geçen uzun zamana rağmen bilim adamlarımız Orta ve Doğu Karadeniz Bölgesi konusunda yeterli araştırma yapıp ortaya eserler koymamışlardır. Yabancı bilim adamları ise yanlı, yanlış bilgilerle dolu eserleri arka arkaya yurt içinde ve özellikle yurt dışında okuyuculara sunmuşlardır.
Orta ve Doğu Karadeniz Bölgesi konusunda araştırmalar yapan yabancı araştırmacıların çoğu bilimi ve gerçekleri ayaklar altında süründürmektedırler. Bilim ve bilgi sahibi hiç kimsenin yapamayacağı, yazamayacağı, yazmaya cesaret edemeyeceği yanlışları, bile bile, eserlerine koyarak gülünç duruma düşmektedirler.