Bir yönetim örgütü olarak devlet bürokrasisi, toplum düzeninin genel olarak vazgeçilmez unsuru sayılan devletin halk nazarındaki en somut şeklidir. Devletin yerine getirmek zorunda olduğu istihdam, güvenlik, sağlık, eğitim, ekonomik gelişme gibi her türden sorumluluğu ile vatandaşın devlete karşı yükümlülükleri bürokrasi aracılığıyla gerçekleşir. Dolayısıyla bürokrasi, devlet ile halk arasında bir köprü görevi üstlenir. Bu yönüyle hayatın tam ortasında bulunan, insan ve toplum üzerinde sosyal, psikolojik, ekonomik vb. pek çok etkiye sahip olan bürokrasi kurumu, doğal olarak edebiyatın ele aldığı önemli konulardan biri olmuştur.
Bu kitap, Türk toplumundaki bürokrasi ve devlet algısının Türk romanına ne şekilde yansıdığını ortaya koyma çabasının ürünüdür. Devlete olan amansız düşkünlüğümüzün, memur olma hevesimizin, zaaf ve kabiliyetlerimizin metin boyunca izlenebilen yansımaları, hem romancılarımızın bu meselelere nasıl baktığını hem de kurmacayla gerçeğin bazen "iki kaşık gibi" nasıl iç içe olabildiğini gözler önüne sermektedir.