Eleştiri yargılamak, hakkında karar vermek, iyi ve kötü yönleri sıralamak değildir. Eleştiri, bir yapıtın iyi ya da kötü, izlenir ya da izlenmez olduğuna karar vermek de değildir. Tam aksi, eleştiri bir “okuma deneyiminin aktarılması”, bir yapıtı “anlama ve anlatma işi”dir. Yapıt üzerine düşünmek, onun sorduğu soruları sormak, onun penceresinden dünyaya bakmaya çalışmaktır. Yapıtın açtığı tartışmayı görmek, onun yolunu izleyerek kendi yolunu bulmaktır. Böyle olursa kıymetlidir, yapıtı üreten(ler)ce kıymeti bilinir.
İyi bir eleştiri yapıt üzerine derinlikli bir çalışmayı gerektirir. Fethi Naci bir yazısında, “bir okuyucu olarak yirmi sayfasına bile katlanamadığım pek çok romanı, bir eleştirmen olarak defalarca ve notlar alarak okudum” diyor. Yapıtı anlamak, anlatmak için samimi bir çaba gösteren, yargıya varmaktan, övmekten ya da yermekten öte tartışma açan eleştiriye ihtiyacımız var. İhtiyacımız olan bir başka şey de eleştiri üzerine düşünmek…
Ezgi Deniz Alpan'ın bu kitabında, Cumhuriyet dönemi tiyatro eleştirisinin gelişimi, dönemlerin eleştirmeleri ve eleştirilerinden örnekler aktarılıyor. Ardından Çağdaş Türk Tiyatrosunun önde gelen akademisyen, araştırmacı, yönetmen, eleştirmen ve oyuncularıyla yapılan görüşmelerle tiyatro eleştirisi üzerine çok yönlü bir tartışma alanı sunuluyor. Tiyatro eleştirisini tiyatro dünyasının içinden eleştirmek, tiyatro eleştirisine tiyatrocuların gözüyle bakmak, güçlü bir özeleştiri için iyi bir fırsat olarak değerlendirilmeli. Eleştiriye de eleştirinin eleştirilmesine de her daim ihtiyaç var. Özlem BELKIS