Bir İsrailli yetkilinin Türkiye-İsrail ilişkilerini tanımlamak için kullandığı yukarıdaki cümle Türkiye ve İsrail arasındaki ilişkilerin nasıl bir yapıya sahip olduğuna dönük iyi bir özettir. Ortadoğu'nun en çok merak edilen ve üstünde birçok spekülasyon yapılan bölge içi ilişkisi olan Türkiye İsrail ilişkileri cüretkâr olduğu kadar utangaçtı. Cüretkârdı çünkü büyük güçlerin çizmek istedikleri, bölgesel aktörlerin arzu ettikleri resme uymamaktaydı, utangaçtı çünkü iki ülke sahip oldukları derinlikli ilişkiye rağmen doksanlı yılların ortasına kadar bunu üçüncül aktörler ve kamuoyu ile paylaşmamışlardı. Bu nedenle iki tarafın aktörlerinin ilişkiyi inşa ederken dikkat etmeleri gereken birçok faktör bulunmakta idi. Bu faktörlerin her biri iki ülke ilişkisinin ikircikli yapısına katkıda bulunmuştur.İşte bu ikircikli yapı, süreç içinde pekişerek iki ülke arasındaki ilişkilerin ayrılmaz bir parçası olacaktır. İsrail'in Ortadoğu konusundaki uzman isimlerinden Tel-Aviv üniversitesi profesörü Ofra Bengio'nun kitabı söz konusu dinamikleri derinlikli ve ilk elden bilgilerle su yüzüne çıkartıyor. Kitaptan Türkiye-İsrail ilişkilerinin sanıldığı gibi 1990'lı yılların bir eseri olmadığı ve çok daha derin bir ilişkiler bütününü 1950'li ve 1960'lı yıllarda içerdiği anlaşılmaktadır.
Bu kitap buzdağının görünen kısmının değil altta kalan kısmının fotoğrafını çok net olarak çekiyor. 1950'li yıllarda bir sevda masalı olarak başlayan ama bir o kadar çabukta sona eren iki ülke arasındaki ilişkileri, İsrail arşivlerinden ilk kez edinilen belgeler ve dönemin İsrailli tanıklarının (kimi isimlerinin gizli tutulmasını istemiştir –kimi ise yazarla yaptıkları görüşmeler sonrasında yaşlarından dolayı hayata gözlerini yummuştur) gözüyle iki ülke arasında oluşturulan hayalet ittifakı gözler önüne sermektedir. Evet, Türkiye-İsrail ilişkileri göründüğünden çok daha derin ve dönemsel gelgitlere rağmen sağlamlığını koruyan bir temele sahiptir.
Bu kitapta, okuduğunuz tanıklıklar ve olaylar karşısında şaşkınlığa uğrayacak, “Merkava” ve “Trident” gibi terimlerin anlamını okurken de hayretinizi gizleyemeyeceksiniz. Marmara denizinde bir teknede yapılan görüşmeden, Roma'da Türk Genelkurmay Başkanıyla yapılan görüşmeye, Kıbrıs ve Filistin meselesinin iki ülke arasında oluşturduğu gelgitlere kadar sizi Türkiye İsrail ilişkilerinin gizli kalmış tarihinde bir yolculuğa çıkacaksınız.
Bu kitap, tüm sarsıntılara rağmen iki ülke arasındaki ilişkilerinin devam etmesini sağlayan dinamikleri tüm çıplaklığı ile göz önüne seriyor. İki ülke arasında doksanlı yıllarda ilişkilerin değişen doğasını yine bu kitapla takip ediyoruz. Daha da önemlisi, elinizdeki kitap Davos sonrası iki ülke ilişkilerinin geleceğini, geçmişin tanıklığı ile ortaya koymaktadır. Ofra Bengio'nun ilk elden kaynakları ve içeriğiyle bir temel kaynak niteliği taşıyan eseri, Ortadoğu ile ilgilenen tüm uzman ve okuyucular için masalarının demirbaşı olacaktır. Bu kitap ile Türkiye-İsrail ilişkileri ete ve kemiğe bürünürken, sırlar da açığa çıkıyor. (Kitap tanıtımından)
Bir İsrailli yetkilinin Türkiye-İsrail ilişkilerini tanımlamak için kullandığı yukarıdaki cümle Türkiye ve İsrail arasındaki ilişkilerin nasıl bir yapıya sahip olduğuna dönük iyi bir özettir. Ortadoğu'nun en çok merak edilen ve üstünde birçok spekülasyon yapılan bölge içi ilişkisi olan Türkiye İsrail ilişkileri cüretkâr olduğu kadar utangaçtı. Cüretkârdı çünkü büyük güçlerin çizmek istedikleri, bölgesel aktörlerin arzu ettikleri resme uymamaktaydı, utangaçtı çünkü iki ülke sahip oldukları derinlikli ilişkiye rağmen doksanlı yılların ortasına kadar bunu üçüncül aktörler ve kamuoyu ile paylaşmamışlardı. Bu nedenle iki tarafın aktörlerinin ilişkiyi inşa ederken dikkat etmeleri gereken birçok faktör bulunmakta idi. Bu faktörlerin her biri iki ülke ilişkisinin ikircikli yapısına katkıda bulunmuştur.İşte bu ikircikli yapı, süreç içinde pekişerek iki ülke arasındaki ilişkilerin ayrılmaz bir parçası olacaktır. İsrail'in Ortadoğu konusundaki uzman isimlerinden Tel-Aviv üniversitesi profesörü Ofra Bengio'nun kitabı söz konusu dinamikleri derinlikli ve ilk elden bilgilerle su yüzüne çıkartıyor. Kitaptan Türkiye-İsrail ilişkilerinin sanıldığı gibi 1990'lı yılların bir eseri olmadığı ve çok daha derin bir ilişkiler bütününü 1950'li ve 1960'lı yıllarda içerdiği anlaşılmaktadır.
Bu kitap buzdağının görünen kısmının değil altta kalan kısmının fotoğrafını çok net olarak çekiyor. 1950'li yıllarda bir sevda masalı olarak başlayan ama bir o kadar çabukta sona eren iki ülke arasındaki ilişkileri, İsrail arşivlerinden ilk kez edinilen belgeler ve dönemin İsrailli tanıklarının (kimi isimlerinin gizli tutulmasını istemiştir –kimi ise yazarla yaptıkları görüşmeler sonrasında yaşlarından dolayı hayata gözlerini yummuştur) gözüyle iki ülke arasında oluşturulan hayalet ittifakı gözler önüne sermektedir. Evet, Türkiye-İsrail ilişkileri göründüğünden çok daha derin ve dönemsel gelgitlere rağmen sağlamlığını koruyan bir temele sahiptir.
Bu kitapta, okuduğunuz tanıklıklar ve olaylar karşısında şaşkınlığa uğrayacak, “Merkava” ve “Trident” gibi terimlerin anlamını okurken de hayretinizi gizleyemeyeceksiniz. Marmara denizinde bir teknede yapılan görüşmeden, Roma'da Türk Genelkurmay Başkanıyla yapılan görüşmeye, Kıbrıs ve Filistin meselesinin iki ülke arasında oluşturduğu gelgitlere kadar sizi Türkiye İsrail ilişkilerinin gizli kalmış tarihinde bir yolculuğa çıkacaksınız.
Bu kitap, tüm sarsıntılara rağmen iki ülke arasındaki ilişkilerinin devam etmesini sağlayan dinamikleri tüm çıplaklığı ile göz önüne seriyor. İki ülke arasında doksanlı yıllarda ilişkilerin değişen doğasını yine bu kitapla takip ediyoruz. Daha da önemlisi, elinizdeki kitap Davos sonrası iki ülke ilişkilerinin geleceğini, geçmişin tanıklığı ile ortaya koymaktadır. Ofra Bengio'nun ilk elden kaynakları ve içeriğiyle bir temel kaynak niteliği taşıyan eseri, Ortadoğu ile ilgilenen tüm uzman ve okuyucular için masalarının demirbaşı olacaktır. Bu kitap ile Türkiye-İsrail ilişkileri ete ve kemiğe bürünürken, sırlar da açığa çıkıyor. (Kitap tanıtımından)