Demokrasinin yeşermesinin güç olduğu bir bölgede ender bir konuma sahip olan Türkiye, seçimlere dayalı iktidar değişiklikleri, sivil siyasi dönüşümler, farklı görüşlere sahip çoksesli bir toplum gibi demokratik yaşamın birçok niteliğini görünüşte elinde bulunduruyor. Ama bunlara karşın, ordunun Türk siyasal sisteminde Batı Avrupa ülkelerinde benzeri bulunamayacak bir rolü var. Ordu, 1960, 1971, 1980, 1997'de ve yaşadığımız şu günlerde olmak üzere defalarca "ulusun yüce çıkarları" adına devreye girmiş ve gündelik yaşamda "siyasal yargıçlığa" soyunmuştur. Birleştirici, hatta yeniden yapılandırıcı bir güç olarak ortaya çıkan ordu sonuçta "ulusun ta kendisi," "anavatanın ve vatanseverlik inancının bekçisi" olarak görülmektedir. Silahlı kuvvetlerin vasiliği bu gayrı resmi toplumsal ve kültürel kabullenmelerden güç almakla kalmayıp, ayrıca Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanunu'nun 35. maddesi ile kurumsallaştırılmıştır. 1980 darbesinin ürünü olan ve halen geçerliliğini koruyan 1982 Anayasası da Savunma Bakanlığı'na değil de doğrudan başbakana bağlamak suretiyle Silahlı Kuvvetlere yadsınamaz bir özerklik vermiştir. Askeri alandaki, soruşturma ve suçların yargılanmasına ilişkin adli çerçeve de, ordunun ayrı ve bağımsız bir adalet uygulamaya hakkı olan -bütünüyle ayrıcalıklı- bir kurum haline gelmesine katkıda bulunur. Türkiye'de ordunun siyasal rolüne ilişkin yeni bir açıklama modeli sunmaya çalışan bu çalışma şu sorulardan hareket etmektedir: Türk Silahlı Kuvvetleri ne tür örgütsel özelliklere sahiptir ve bir kurum olarak nitelikleri nelerdir? Toplumsal çatışmaların üstünde, ne ölçüde homojen bir toplumsal grup oluşturur? Siyaset sahnesinde sivillerle askerler iki ayrı ve muhalif cephe olarak mı karşımıza çıkmaktadır? Asker hangi nedenlerle ve hangi koşullar altında siyasal yaşama müdahale etmektedir? Askeri iktidar hangi süreçlerden geçerek anayasal düzen içinde kurumsallaşır? Ulusal savunma harcamaları üzerinde kurumsal korporatif çıkarların etkisi nedir? Askeri iktidarın ülkenin ekonomik yapısıyla ilişkileri nelerdir? Levent Ünsaldı Paris Sorbonne Üniversitesi'nde post doktora çalışmalarını sürdürüyor. Bu kitap Ünsaldı'nın Fransa'da, Başbakanlığa bağlı, Ulusal Savunma Yüksek Etütler Enstitüsü'nün (IHEDN) her yıl düzenlediği ve en iyi yüksek lisans ve doktora tezlerini ödüllendirdiği yarışmada, ikinciliğe layık görülen doktora tezine dayanarak hazırlandı.
Demokrasinin yeşermesinin güç olduğu bir bölgede ender bir konuma sahip olan Türkiye, seçimlere dayalı iktidar değişiklikleri, sivil siyasi dönüşümler, farklı görüşlere sahip çoksesli bir toplum gibi demokratik yaşamın birçok niteliğini görünüşte elinde bulunduruyor. Ama bunlara karşın, ordunun Türk siyasal sisteminde Batı Avrupa ülkelerinde benzeri bulunamayacak bir rolü var. Ordu, 1960, 1971, 1980, 1997'de ve yaşadığımız şu günlerde olmak üzere defalarca "ulusun yüce çıkarları" adına devreye girmiş ve gündelik yaşamda "siyasal yargıçlığa" soyunmuştur. Birleştirici, hatta yeniden yapılandırıcı bir güç olarak ortaya çıkan ordu sonuçta "ulusun ta kendisi," "anavatanın ve vatanseverlik inancının bekçisi" olarak görülmektedir. Silahlı kuvvetlerin vasiliği bu gayrı resmi toplumsal ve kültürel kabullenmelerden güç almakla kalmayıp, ayrıca Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanunu'nun 35. maddesi ile kurumsallaştırılmıştır. 1980 darbesinin ürünü olan ve halen geçerliliğini koruyan 1982 Anayasası da Savunma Bakanlığı'na değil de doğrudan başbakana bağlamak suretiyle Silahlı Kuvvetlere yadsınamaz bir özerklik vermiştir. Askeri alandaki, soruşturma ve suçların yargılanmasına ilişkin adli çerçeve de, ordunun ayrı ve bağımsız bir adalet uygulamaya hakkı olan -bütünüyle ayrıcalıklı- bir kurum haline gelmesine katkıda bulunur. Türkiye'de ordunun siyasal rolüne ilişkin yeni bir açıklama modeli sunmaya çalışan bu çalışma şu sorulardan hareket etmektedir: Türk Silahlı Kuvvetleri ne tür örgütsel özelliklere sahiptir ve bir kurum olarak nitelikleri nelerdir? Toplumsal çatışmaların üstünde, ne ölçüde homojen bir toplumsal grup oluşturur? Siyaset sahnesinde sivillerle askerler iki ayrı ve muhalif cephe olarak mı karşımıza çıkmaktadır? Asker hangi nedenlerle ve hangi koşullar altında siyasal yaşama müdahale etmektedir? Askeri iktidar hangi süreçlerden geçerek anayasal düzen içinde kurumsallaşır? Ulusal savunma harcamaları üzerinde kurumsal korporatif çıkarların etkisi nedir? Askeri iktidarın ülkenin ekonomik yapısıyla ilişkileri nelerdir? Levent Ünsaldı Paris Sorbonne Üniversitesi'nde post doktora çalışmalarını sürdürüyor. Bu kitap Ünsaldı'nın Fransa'da, Başbakanlığa bağlı, Ulusal Savunma Yüksek Etütler Enstitüsü'nün (IHEDN) her yıl düzenlediği ve en iyi yüksek lisans ve doktora tezlerini ödüllendirdiği yarışmada, ikinciliğe layık görülen doktora tezine dayanarak hazırlandı.