Gündelik Mutluluğa Alışma, Hayranlık ve Kayıp Zaman adlı romanlarını da yayımladığımız Anja Meulenbelt'in en ünlü romanı Utanç Bitti.
Meulenbelt önce anne! Sonra sosyalistliği, feministliği, lezbiyenliği, çokeşliliği ve uyuşturucu maddeleri denemiş bir kadın. Hayatın kıyılarında değil derinliklerinde yaşamayı göze alan; sözcüklere değil hislerine, tenine, kanına, parmak uçlarına inanan biri...
Yayımlandığında feminist çevrelerde büyük yankılar uyandıran ve sekiz dile çevrilen bu kitapta erkek egemen toplumun kendisine dayattığı rollerden kurtulma hikâyesini kişisel, içten ve cesur bir dille anlatıyor. Feminizmden değil, onun nasıl yaşandığından söz ediyor.
Kullandığımız dilin kadınları ifade edemeyecek kadar eril olan özelliklerine; kadınların parçalanmış kimliklerle yaşamak durumunda kaldığına, 1970'leri sarsan “cinsel devrim”in “cinsel” ama “devrimci” olmadığına; “solcu erkekler”in de “erkek” ama “sevgili” olamadıklarına; beyaz atlı prens masalına; kadınlarla/erkeklerle yaşanan cinsellik, kıskançlık, yalnızlık sorunlarına; aydın erkeklerin bile utançlarından arınmış kadınlarla yaşamayı beceremediklerine dikkat çekiyor.
Utançlarından kurtulan, kendini, bedenini seven bir kadın olmanın zor ama imkânsız olmadığını gösteriyor.
“Gerçekten de tuhaf bir kadın Anja. Nasıl bu kadar yalın, bu kadar dürüst, bu kadar kendisiyle barışık olabiliyor? Kendisiyle arasındaki tüm perdeleri nasıl ustalıkla ortadan kaldırabiliyor? Bir tür alfabe oluşturuyor Anja'nın anlattıkları. (...) Kadınlarla uzaktan yakından ilgili olan herkesin okuması gereken bir kitap. Teşekkürler Anja...” - Aktüel
“Utanç Bitti, oyun bozan bir kadının öyküsü. Erkek egemen toplumun kendine uygun gördüğü rolleri oynamak istemeyen, onlardan vazgeçen ve onlarsız da yaşanabileceğini gösteren bir kadının, kendi kaleminden hayat hikâyesi.” - Emine Bora / Özgür Gündem
Gündelik Mutluluğa Alışma, Hayranlık ve Kayıp Zaman adlı romanlarını da yayımladığımız Anja Meulenbelt'in en ünlü romanı Utanç Bitti.
Meulenbelt önce anne! Sonra sosyalistliği, feministliği, lezbiyenliği, çokeşliliği ve uyuşturucu maddeleri denemiş bir kadın. Hayatın kıyılarında değil derinliklerinde yaşamayı göze alan; sözcüklere değil hislerine, tenine, kanına, parmak uçlarına inanan biri...
Yayımlandığında feminist çevrelerde büyük yankılar uyandıran ve sekiz dile çevrilen bu kitapta erkek egemen toplumun kendisine dayattığı rollerden kurtulma hikâyesini kişisel, içten ve cesur bir dille anlatıyor. Feminizmden değil, onun nasıl yaşandığından söz ediyor.
Kullandığımız dilin kadınları ifade edemeyecek kadar eril olan özelliklerine; kadınların parçalanmış kimliklerle yaşamak durumunda kaldığına, 1970'leri sarsan “cinsel devrim”in “cinsel” ama “devrimci” olmadığına; “solcu erkekler”in de “erkek” ama “sevgili” olamadıklarına; beyaz atlı prens masalına; kadınlarla/erkeklerle yaşanan cinsellik, kıskançlık, yalnızlık sorunlarına; aydın erkeklerin bile utançlarından arınmış kadınlarla yaşamayı beceremediklerine dikkat çekiyor.
Utançlarından kurtulan, kendini, bedenini seven bir kadın olmanın zor ama imkânsız olmadığını gösteriyor.
“Gerçekten de tuhaf bir kadın Anja. Nasıl bu kadar yalın, bu kadar dürüst, bu kadar kendisiyle barışık olabiliyor? Kendisiyle arasındaki tüm perdeleri nasıl ustalıkla ortadan kaldırabiliyor? Bir tür alfabe oluşturuyor Anja'nın anlattıkları. (...) Kadınlarla uzaktan yakından ilgili olan herkesin okuması gereken bir kitap. Teşekkürler Anja...” - Aktüel
“Utanç Bitti, oyun bozan bir kadının öyküsü. Erkek egemen toplumun kendine uygun gördüğü rolleri oynamak istemeyen, onlardan vazgeçen ve onlarsız da yaşanabileceğini gösteren bir kadının, kendi kaleminden hayat hikâyesi.” - Emine Bora / Özgür Gündem