Fakat bu Ankara Palas Pavyonuna gitmemizin bir manası vardı. Fransız sefiri de, Ankara'daki Fransız Ambasodor'ü de, bazı geceler oraya gelirdi... Atatürk'ün Fransız sefirini aramasının bir manası var, Hatay meselesiydi. Hatay mese-lesinde, Fransız sefirini karşısına alır: "Hükümetine yaz! Hatay'ı alacağım... Bunun başka türlüsü yoktur... Hatay'ı alacağım!" der.
Celal kenara çekildi, gördüm. Böyle bir kanepenin koltuğu-na oturmuş, paltosu filan sırtında, içeri girdim. Hiç unut-mam, böyle bir hayale yaklaşır gibi bir hisle içeri girdim... "Hoş geldin!" dedi. "Hoş bulduk!" Paşam dedim. Elini uzattı, aldım... O kadar güzel bir eli vardı ki, hiç unutmam. Beyaz, pembe, yumuşak... Insana tuttuğu zaman zevk veren bir eldi, Atatürk'ün eli.
Fakat bu Ankara Palas Pavyonuna gitmemizin bir manası vardı. Fransız sefiri de, Ankara'daki Fransız Ambasodor'ü de, bazı geceler oraya gelirdi... Atatürk'ün Fransız sefirini aramasının bir manası var, Hatay meselesiydi. Hatay mese-lesinde, Fransız sefirini karşısına alır: "Hükümetine yaz! Hatay'ı alacağım... Bunun başka türlüsü yoktur... Hatay'ı alacağım!" der.
Celal kenara çekildi, gördüm. Böyle bir kanepenin koltuğu-na oturmuş, paltosu filan sırtında, içeri girdim. Hiç unut-mam, böyle bir hayale yaklaşır gibi bir hisle içeri girdim... "Hoş geldin!" dedi. "Hoş bulduk!" Paşam dedim. Elini uzattı, aldım... O kadar güzel bir eli vardı ki, hiç unutmam. Beyaz, pembe, yumuşak... Insana tuttuğu zaman zevk veren bir eldi, Atatürk'ün eli.