Tanıdığımızı sandığımız ama tanımadığımız bir coğrafya... Bildiğimizi sandığımız ama bilmediğimiz bir tarih... Milletimizin ferdî mücadelelerde vücut bulan hazin hikayesi... İsyanlar, savaşlar, anlaşmalar... Gidip dönemeyenler; kalıp gelemeyenler... Yoksulluk ve hastalıklar... Destanlar ve ağıtlar... Eşref Kuşçubaşı'lar, Lawrence'lar, Wayman Buri'ler, Şeyh İdrisi'ler, Virfil'ler, Mihrali beyler... "Gece bir ses geldi derinden derinden / Beni mi çağırdı Yemen çöllerinden diye çarpan yüreklerimizin romanıdır.
Bir zamanlar endişeyle, elemle andığımız Yemen sayısız gencimize mezar oldu. Yıllarca “Gece bir ses geldi derinden derinden / Beni mi çağırdı Yemen çöllerinden” diyen yaşmaklı kızlarımızın yürekleri orada çarpardı. Cihan biliyor ki hiçbir milletin evlâtları onların şartlarında, onlar gibi savaşmadı; destanların en dokunaklısını arkalarında bırakmadı. Ne hazindir ki şimdi o ıssız vadilerde, engin çöllerde ne mezar taşları, ne de ziyaretçileri var… Ansiklopediler “Yemen'de ölen Türklerin sayısını tarih bilmiyor, öğrenmekten de korkuyor” derlerken nesillerle süren dramımızı anlatıyorlar; fakat hiçbir dram unutmak ve unutulmak kadar dramatik değildir.