... (1) Çelebi Mehmed'in "çoluk çocuğuyla yattığı türbede" hepimize mukadder olan korkunç âkibet, güzel bir günün sonunda bir akşam bahçesinde koklanan güller gibi hüzünlü bir hasret arasında duyulur. O, burada çinilerin solmaz mevsimi içinde o kadar kaybol muş erimiş, havadaki sükûnete, camlardan dökülen mehtâb gölgeli ışığa inkilâb etmiştir. Hayat askı ve san'at onu o kadar benimsemiştir.
Bu türbe ve buna benzer yerlerde yatanlar için perdenin arka tarafı, şüphesiz ki sadece tatlı bir uyuşukluk içinde, kaybedilmiş nimetlerin hasreti duyulan bir rüyadan ibarettir. Onlar, velveleli bir hayatın sonunda dinlendirici hassaları olan ve suda yıkanır gibi bu mezarlarda uyurlar ve şimdi biz onların mezarlarını gezerken hayatlarında bir an bile yanlarına uğramamış bu sükûnun büyük bir deniz gibi etrafımızda sessiz dalgalarla yükseldiğini hissediyoruz. Bize bu sükûn vehmini veren şey, şüphesizki san'attır. Bütün ömrü boyunca didişen, yabancı şöyle dursun kardeş kanı dökmekten çekinmeyen insanlar, usta mimarların ve san'atkarların ellerinde sızan hüner ve rahmaniyet sâyesinde bir evliya taliini paylaşıyorlar."
İşte mihrâbını takdime çalışdığımız Yeşil Türbesi Türkiye sedefinin bir incisidir. Lâkin o dünya denilen bu ebedî keşmekeş pazarının da en kıymetli bir cevheridir. Yalnız Türkiye ölçüsünde değil, dünya çapında da bir kıymettir. Orada yalnız Çelebi Sultan Mehmet, sevenleri ve sevilenleri ve yakınlarından beş on kişi değil, büyük bir hazine yatar. Yalnız içi değil, altı ve dışı da. kıymetlerin maddî ve manevîleriyle doludur. Altı üstünden, üstü dışından, dışı da her tarafından güzeldir. (Önsözden)
... (1) Çelebi Mehmed'in "çoluk çocuğuyla yattığı türbede" hepimize mukadder olan korkunç âkibet, güzel bir günün sonunda bir akşam bahçesinde koklanan güller gibi hüzünlü bir hasret arasında duyulur. O, burada çinilerin solmaz mevsimi içinde o kadar kaybol muş erimiş, havadaki sükûnete, camlardan dökülen mehtâb gölgeli ışığa inkilâb etmiştir. Hayat askı ve san'at onu o kadar benimsemiştir.
Bu türbe ve buna benzer yerlerde yatanlar için perdenin arka tarafı, şüphesiz ki sadece tatlı bir uyuşukluk içinde, kaybedilmiş nimetlerin hasreti duyulan bir rüyadan ibarettir. Onlar, velveleli bir hayatın sonunda dinlendirici hassaları olan ve suda yıkanır gibi bu mezarlarda uyurlar ve şimdi biz onların mezarlarını gezerken hayatlarında bir an bile yanlarına uğramamış bu sükûnun büyük bir deniz gibi etrafımızda sessiz dalgalarla yükseldiğini hissediyoruz. Bize bu sükûn vehmini veren şey, şüphesizki san'attır. Bütün ömrü boyunca didişen, yabancı şöyle dursun kardeş kanı dökmekten çekinmeyen insanlar, usta mimarların ve san'atkarların ellerinde sızan hüner ve rahmaniyet sâyesinde bir evliya taliini paylaşıyorlar."
İşte mihrâbını takdime çalışdığımız Yeşil Türbesi Türkiye sedefinin bir incisidir. Lâkin o dünya denilen bu ebedî keşmekeş pazarının da en kıymetli bir cevheridir. Yalnız Türkiye ölçüsünde değil, dünya çapında da bir kıymettir. Orada yalnız Çelebi Sultan Mehmet, sevenleri ve sevilenleri ve yakınlarından beş on kişi değil, büyük bir hazine yatar. Yalnız içi değil, altı ve dışı da. kıymetlerin maddî ve manevîleriyle doludur. Altı üstünden, üstü dışından, dışı da her tarafından güzeldir. (Önsözden)