#smrgKİTABEVİ Yoldaşım 40 Yıl - 2014
“Öykücü, şair, romancı, denemeci, sözlükçü, günlükçü, ressam… Hangisi ağırlık taşıyor? Bu alanlar arasında geçişmeler var ve birbirini bütünlüyor hepsi.
Elinizdeki kitap Hulki Aktunç'un 40 yıllık yaratma hayatına bir saygı duruşu olduğu kadar, onun hayatına bir saygı duruşu olduğu kadar, onun sanatını besleyen, hayatını yönlendiren olay, olgu, insan ve anılara dair uzun bir dökümdür. Bir döküm ki tarihimiz, tarihçemizle ilgili sayısız iz ve ipucu taşıyor.” - Rıza Kıraç
-... Kemal Tahir dünyayı, kaybolan yılları protesto eder gibi bir evhapis yaşamı sürdürüyordu. Biz onun yeni kitaplarla, dergilerle bağı olduk, bazen biz getiriyorduk kitapları dergileri, bazen o bize söylüyordu ''Bakın Çeşmizade Tarihi çıkmış çocuklar, şunu bana bir getirin'' diyordu. Zaten bir ayağımız Sahaflar Çarşısı'ndaydı. (...) ikinci ya da üçüncü gidişimdi. Çalışma masası salondaydı, büyük bir masaydı ve üstü hep kitap dolu olurdu. Masa boşaldığında romanın bittiğini anlardık. (El yazısıyla, eski Türkçeyle yazardı. Eşi Seniha Hanım (...) o eski yazıyı yeni harflere aktarır, aktarırken de birtakım eleştiriler yapardı.)
Bir gün ''Çalışma masanızın arkasında Maksim Gorki'nin fotoğrafı vardı, şimdi o fotoğraf yok, niye?'' diye sordum Kemal Tahir'e. Şöyle bir baktı... İlginç bir adamdı, baktığı zaman ne dediğini anlardın. ''Çok önemli bir soru sordun, Maksim Gorki'yi severim, hâlâ seviyorum ama günün birinde şöyle bir şey düşündüm: Gorki olmasaydı dünya romanında çok büyük bir boşluk mu açılırdı, örneğin Dostoyevski olmasaydı dünya edebiyatında büyük bir boşluk açılırdı. Romanda bir çöküntü olurdu. Gorki olmasa bir boşluk açılır mıydı? Ben yine seviyorum onu ama duvara bir tek romancının portresini asacaksam o Gorki değil'' dedi. (67, 68)
“Öykücü, şair, romancı, denemeci, sözlükçü, günlükçü, ressam… Hangisi ağırlık taşıyor? Bu alanlar arasında geçişmeler var ve birbirini bütünlüyor hepsi.
Elinizdeki kitap Hulki Aktunç'un 40 yıllık yaratma hayatına bir saygı duruşu olduğu kadar, onun hayatına bir saygı duruşu olduğu kadar, onun sanatını besleyen, hayatını yönlendiren olay, olgu, insan ve anılara dair uzun bir dökümdür. Bir döküm ki tarihimiz, tarihçemizle ilgili sayısız iz ve ipucu taşıyor.” - Rıza Kıraç
-... Kemal Tahir dünyayı, kaybolan yılları protesto eder gibi bir evhapis yaşamı sürdürüyordu. Biz onun yeni kitaplarla, dergilerle bağı olduk, bazen biz getiriyorduk kitapları dergileri, bazen o bize söylüyordu ''Bakın Çeşmizade Tarihi çıkmış çocuklar, şunu bana bir getirin'' diyordu. Zaten bir ayağımız Sahaflar Çarşısı'ndaydı. (...) ikinci ya da üçüncü gidişimdi. Çalışma masası salondaydı, büyük bir masaydı ve üstü hep kitap dolu olurdu. Masa boşaldığında romanın bittiğini anlardık. (El yazısıyla, eski Türkçeyle yazardı. Eşi Seniha Hanım (...) o eski yazıyı yeni harflere aktarır, aktarırken de birtakım eleştiriler yapardı.)
Bir gün ''Çalışma masanızın arkasında Maksim Gorki'nin fotoğrafı vardı, şimdi o fotoğraf yok, niye?'' diye sordum Kemal Tahir'e. Şöyle bir baktı... İlginç bir adamdı, baktığı zaman ne dediğini anlardın. ''Çok önemli bir soru sordun, Maksim Gorki'yi severim, hâlâ seviyorum ama günün birinde şöyle bir şey düşündüm: Gorki olmasaydı dünya romanında çok büyük bir boşluk mu açılırdı, örneğin Dostoyevski olmasaydı dünya edebiyatında büyük bir boşluk açılırdı. Romanda bir çöküntü olurdu. Gorki olmasa bir boşluk açılır mıydı? Ben yine seviyorum onu ama duvara bir tek romancının portresini asacaksam o Gorki değil'' dedi. (67, 68)