Yûnus'un mucizesi, henüz kuruluş çağında olan bir yazı dilinin “çağlar üstü” en mükemmel örneğini vermesidir. Çok büyük temsilcilerin yetiştiği tasavvuf gibi bir alanda hepsi de mücerretle sınırlı kavramların Türkçeyle bu kadar güzel donatılması, büyük bir hayrete ve hayranlığa sebeptir. Bu sebepledir ki, Yûnus, Türkçenin zaferidir! Dilimizin her sahada yeterli olup olmadığını sınamak isteyenler Yûnus'a bakmalıdırlar. En karmaşık kavramların Türk diliyle nasıl anlatılabileceğini Yûnus, bize ve sevenlerine öğretti. Estetik doktrinlerin ve felsefî disiplinlerin tezgâhında yetişmeyen bu Türkmen dervişi, kendindeki “iç”i olduğu kadar, dilimizin de “iç”ini yakaladı. Türkçenin bir sanat, felsefe, bilim ve edebiyat dili olabileceğini değil, olduğunu gösterdi.
Yûnus'un şiirleri gök kuşağını saran ilâhî bir senfoni gibidir. Gönül gözünü açanlar, can kulağıyla dinleyenler bu senfonide, nice gizli âlemler bulacaktır. O, bir ilâhî dellâl olup, insana, arıya, kurda, kuşa, çiçeğe mutlak sırrın ebcedini öğretir. Yûnus'un inandığı, yaşadığı ve tavsiye ettiği tasavvuf, hayatın kendisidir.
Vahdet-i vücûd inanışının coşkun bir temsilcisi olan Türkmen dehası, cân evimizde imân ışığı yakan, Hak sevgisi uyandıran şiirleriyle, adını sonsuza mühürlemiş bir gönül abidesidir. Divân'ında, sâde fakat derin bir ifade gücüyle varlık ve eşyanın karmaşık yapısını basit bir şekilde izah eden Yûnus Emre, İslâm tasavvufundan hareketle vücûd birliği, aşk, irfan, ahlâk, nefis terbiyesi, seyr ü sülük gibi konularda mükemmel bir düşünce sistemi ortaya koymaktadır.
Dünün, bugünün ve yarının dünyevî sıkıntılarla gönlü daralan dramatik insanı, Yûnus'un zaman ve mekân aşan evrensel mesajlarından çok şeyler alacak, gönül darlığından kurtulacaktır.
Dünyaya, dava için değil manâ için; kavga için değil, sevgi için gelen Yûnus, ölü canlarımıza üflediği nefesle yedi yüz sene sonra “gönüller yapmağa” devam etmektedir.
Yûnus Emre'nin elde edilen son belge ve bilgilerle Hayatını, Dîvân'ını ve Risâletü'n Nushiyye adlı eserini ortaya koyan bu eser, inanıyoruz ki, kutsal gönüllü şâirimizin daha doğru tanınması ve tanıtılmasını sağlayacaktır. (Arka kapaktan)
Yûnus'un mucizesi, henüz kuruluş çağında olan bir yazı dilinin “çağlar üstü” en mükemmel örneğini vermesidir. Çok büyük temsilcilerin yetiştiği tasavvuf gibi bir alanda hepsi de mücerretle sınırlı kavramların Türkçeyle bu kadar güzel donatılması, büyük bir hayrete ve hayranlığa sebeptir. Bu sebepledir ki, Yûnus, Türkçenin zaferidir! Dilimizin her sahada yeterli olup olmadığını sınamak isteyenler Yûnus'a bakmalıdırlar. En karmaşık kavramların Türk diliyle nasıl anlatılabileceğini Yûnus, bize ve sevenlerine öğretti. Estetik doktrinlerin ve felsefî disiplinlerin tezgâhında yetişmeyen bu Türkmen dervişi, kendindeki “iç”i olduğu kadar, dilimizin de “iç”ini yakaladı. Türkçenin bir sanat, felsefe, bilim ve edebiyat dili olabileceğini değil, olduğunu gösterdi.
Yûnus'un şiirleri gök kuşağını saran ilâhî bir senfoni gibidir. Gönül gözünü açanlar, can kulağıyla dinleyenler bu senfonide, nice gizli âlemler bulacaktır. O, bir ilâhî dellâl olup, insana, arıya, kurda, kuşa, çiçeğe mutlak sırrın ebcedini öğretir. Yûnus'un inandığı, yaşadığı ve tavsiye ettiği tasavvuf, hayatın kendisidir.
Vahdet-i vücûd inanışının coşkun bir temsilcisi olan Türkmen dehası, cân evimizde imân ışığı yakan, Hak sevgisi uyandıran şiirleriyle, adını sonsuza mühürlemiş bir gönül abidesidir. Divân'ında, sâde fakat derin bir ifade gücüyle varlık ve eşyanın karmaşık yapısını basit bir şekilde izah eden Yûnus Emre, İslâm tasavvufundan hareketle vücûd birliği, aşk, irfan, ahlâk, nefis terbiyesi, seyr ü sülük gibi konularda mükemmel bir düşünce sistemi ortaya koymaktadır.
Dünün, bugünün ve yarının dünyevî sıkıntılarla gönlü daralan dramatik insanı, Yûnus'un zaman ve mekân aşan evrensel mesajlarından çok şeyler alacak, gönül darlığından kurtulacaktır.
Dünyaya, dava için değil manâ için; kavga için değil, sevgi için gelen Yûnus, ölü canlarımıza üflediği nefesle yedi yüz sene sonra “gönüller yapmağa” devam etmektedir.
Yûnus Emre'nin elde edilen son belge ve bilgilerle Hayatını, Dîvân'ını ve Risâletü'n Nushiyye adlı eserini ortaya koyan bu eser, inanıyoruz ki, kutsal gönüllü şâirimizin daha doğru tanınması ve tanıtılmasını sağlayacaktır. (Arka kapaktan)