Ya da, başka söyleyişle: Bu elinizdeki, neyin romanıdır? "Tarihi roman"a benziyor biraz; çünkü: ...bir gece, şairler çığlık çığlığa, paşalar telaş İçinde biz dahi şaşkın ve anlayamadığımız o kalabalığın içinde ne oluyor hani nerede o üç adam boyundaki duvarlar nerede padişahımız hani o muhteşem hanedan biz dahi şaşkın birden bir gece vakti o altı kaval üstü şişhane Dolmabahçe'nin etrafı karadan ve denizden çevriliverdi, önde şairler çığlık çığlığa arkada paşalar o her zamanki ahmakça vakarları ve süslü püslü nişanlan ve kalıbı bozulmuş fesleri... en arkada da biz...
Galiba "sosyal bir tarafı" da var; çünkü: O zavallı cariyeler, çerkes, gürcü, kürt, arap, sokağa çıkabildiklerinde rengârenk feraceler ve yaşmaklarla gezerlerdi, hiç olmazsa renklerle hürriyeti yaşayabilmek için, hürriyet istediklerini söyleyebilecek gücü hiçbir zaman bulamadılar kendilerinde ama, belki de yıllar sonrasını beklemeliydiler, bir vazgeçilmez hakimin, bir beyaz atlının gelip onlara artık hürsünüz demesi için... Sokağa çıkamadıkları günlerde bütün yaptıkları kafesli şahnişinlerin ardından Fransız kokonalarının giysilerini seçmekti ve aldatmayı öğrenmek...
Evet, hürriyet istediğini söyleyemeyip kafeslerin ardında aldatmayı öğrenen ve paşaların ardından gidenlerin romanı gibi gözüküyor. Ama değil. Onlar da dahil ardarda gelen kuşakların "sessizce" yaşadıkları arasında dil aracılığıyla melodiler kurmaya çalışan bir yazarın, resmen "keyif verici madde" sayılabilecek bir eseri. İstanbul uzakta ama istibdat her yerdedir ...en arkada da biz. (Arka kapaktan)
Ya da, başka söyleyişle: Bu elinizdeki, neyin romanıdır? "Tarihi roman"a benziyor biraz; çünkü: ...bir gece, şairler çığlık çığlığa, paşalar telaş İçinde biz dahi şaşkın ve anlayamadığımız o kalabalığın içinde ne oluyor hani nerede o üç adam boyundaki duvarlar nerede padişahımız hani o muhteşem hanedan biz dahi şaşkın birden bir gece vakti o altı kaval üstü şişhane Dolmabahçe'nin etrafı karadan ve denizden çevriliverdi, önde şairler çığlık çığlığa arkada paşalar o her zamanki ahmakça vakarları ve süslü püslü nişanlan ve kalıbı bozulmuş fesleri... en arkada da biz...
Galiba "sosyal bir tarafı" da var; çünkü: O zavallı cariyeler, çerkes, gürcü, kürt, arap, sokağa çıkabildiklerinde rengârenk feraceler ve yaşmaklarla gezerlerdi, hiç olmazsa renklerle hürriyeti yaşayabilmek için, hürriyet istediklerini söyleyebilecek gücü hiçbir zaman bulamadılar kendilerinde ama, belki de yıllar sonrasını beklemeliydiler, bir vazgeçilmez hakimin, bir beyaz atlının gelip onlara artık hürsünüz demesi için... Sokağa çıkamadıkları günlerde bütün yaptıkları kafesli şahnişinlerin ardından Fransız kokonalarının giysilerini seçmekti ve aldatmayı öğrenmek...
Evet, hürriyet istediğini söyleyemeyip kafeslerin ardında aldatmayı öğrenen ve paşaların ardından gidenlerin romanı gibi gözüküyor. Ama değil. Onlar da dahil ardarda gelen kuşakların "sessizce" yaşadıkları arasında dil aracılığıyla melodiler kurmaya çalışan bir yazarın, resmen "keyif verici madde" sayılabilecek bir eseri. İstanbul uzakta ama istibdat her yerdedir ...en arkada da biz. (Arka kapaktan)