#smrgKİTABEVİ Yüzyıllık Apartheid - 2023

Editör:
Rober Koptaş
Kapak Tasarım:
Rober Koptaş
Kondisyon:
Yeni
Sunuş / Önsöz / Sonsöz / Giriş:
Basıldığı Matbaa:
Sena Ofset
Dizi Adı:
İnceleme
ISBN-10:
6257460316
Kargoya Teslim Süresi:
1&3
Hazırlayan:
Cilt:
Amerikan Cilt
Stok Kodu:
1199213408
Boyut:
14x20
Sayfa Sayısı:
152
Basım Yeri:
İstanbul
Baskı:
2
Basım Tarihi:
2023
Kapak Türü:
Karton Kapak
Kağıt Türü:
Enso
Dili:
Türkçe
Kategori:
indirimli
202,50
Havale/EFT ile: 196,43
Bu üründen 2 adet satın alınmıştır.
Stoktan teslim
1199213408
599927
Yüzyıllık Apartheid -        2023
Yüzyıllık Apartheid - 2023 #smrgKİTABEVİ
202.50
Yüzyıllık Apartheid, tam da Cumhuriyet'in 100. yılında, tıpkı bir sis çanı gibi, bizi bekleyen muhtemel tehlikeleri haber veren, toplum olarak gelecekte doğru bir rota izleyebilmemiz için gereken kerteriz noktalarını imleyen bir çağrı..

Yüzyıllık Apartheid, Türkiye tarihinin hatırlanmak istenmeyen, halının altına süpürülen karanlık yanlarını temel alan bir muhasebe metni. Eserlerinde ortak tarihimizi eleştirel bir bakış açısıyla ele alan Taner Akçam, bu çalışmasında Cumhuriyet'in genellikle kurtuluş, kuruluş ve bağımsızlık temaları etrafında ele alınan ilk dönemini, etnik, dinsel, dilsel ayrımcılıkların kurumsallaştığı, pek çok uygulaması günümüzde de devam eden bir Apartheid rejimi olarak tartışıyor ve eşitlik, adalet ve özgürlük ilkeleri üzerinde yükselecek bir gelecek için bu döneme farklı merceklerle bakmamızı öneriyor. Rejimin toplumu kast sistemini andırır kategorilere ayırdığına ve bunu yasal ve örtük düzenlemelerle sürdürdüğüne dikkat çeken Akçam, Cumhuriyet'in ilk çeyreğinde, Apartheid'le dışlanan kesimlerin Şeyh Sait Ayaklanması gibi olaylarda eşitlik ve özgürlük ekseninde nasıl bir araya geldiğini göstererek genelgeçer yargıları kırıyor. Yüzyıllık Apartheid, tam da Cumhuriyet'in 100. yılında, tıpkı bir sis çanı gibi, bizi bekleyen muhtemel tehlikeleri haber veren, toplum olarak gelecekte doğru bir rota izleyebilmemiz için gereken kerteriz noktalarını imleyen bir çağrı.

Türkiye'nin hukuk sistemi ve devlet kurumlarını saran kültür kuruluştan bu yana vatandaşları üç kategoriye ayırdı. Hiyerarşinin en üstünde Sünni Müslüman Türk vatandaşlar bulunur. Gelibolu mebusu Celal Nuri Bey, Meclis'te 1924 Anayasası'nın vatandaşlıkla ilgili 88. maddesinin tartışılması sırasında bunu çok açık ifade eder: “Bizim öz vatandaşımız, Mu¨slu¨man, Hanefiyu¨l mezhep, Tu¨rkçe konuşur bir zattır.” İkinci, yani orta tabaka, Aleviler ve Türk olmayan diğer Müslümanlardır (Kürtler, Çerkesler vb.); üçüncü ve en alt tabakayı ise Hıristiyanlar ve Yahudiler oluşturur. Bu katagorileri Türk usulü bir “kast sistemi” olarak tanımlamak yanlış olmayacaktır.

Elbette tarihi daha geriye, Osmanlı millet sistemine götürebiliriz ama Apartheid, modern Türkiye'nin başlangıcı sayılan yeni Meclis'in Nisan 1920'den itibaren çıkardığı bir dizi açık veya gizli kanun ve kararnameyle kurulmuştur. Bu kanun ve kararnamelerin çoğu bugün dahi yürürlüktedir. Yürürlükte olmadıkları durumlarda ise bunların yanlışlığı konusunda en küçük bir hesaplaşma yaşanmamış, hem de bu kanunların ruhu kurumsal olarak gizli iç yazışmalarla yaşamaya devam etmiştir.

YAZAR 1953'te Ardahan'da doğdu. Devrimci faaliyetlerinden dolayı tutulduğu cezaevinden firar ettikten sonra yurtdışına çıktı ve tarih çalışmalarına başladı, 1988'de Hamburg Sosyal Araştırmalar Enstitüsü'nde şiddet, kültür ve insan hakları konularında çalışmaya başladı. 1991'de yayımlanan Türk Ulusal Kimliği ve Ermeni Sorunu, Ermeni sorunu etrafındaki çalışmalarının başlangıcına denk düşer. 1996'da Hannover Üniversitesi'nden sosyoloji ve tarih doktorası alan Akçam, Ermeni Soykırımı ve Türk milliyetçiliği konusunda çok sayıda çalışmaya imza attı.

Yüzyıllık Apartheid, tam da Cumhuriyet'in 100. yılında, tıpkı bir sis çanı gibi, bizi bekleyen muhtemel tehlikeleri haber veren, toplum olarak gelecekte doğru bir rota izleyebilmemiz için gereken kerteriz noktalarını imleyen bir çağrı..

Yüzyıllık Apartheid, Türkiye tarihinin hatırlanmak istenmeyen, halının altına süpürülen karanlık yanlarını temel alan bir muhasebe metni. Eserlerinde ortak tarihimizi eleştirel bir bakış açısıyla ele alan Taner Akçam, bu çalışmasında Cumhuriyet'in genellikle kurtuluş, kuruluş ve bağımsızlık temaları etrafında ele alınan ilk dönemini, etnik, dinsel, dilsel ayrımcılıkların kurumsallaştığı, pek çok uygulaması günümüzde de devam eden bir Apartheid rejimi olarak tartışıyor ve eşitlik, adalet ve özgürlük ilkeleri üzerinde yükselecek bir gelecek için bu döneme farklı merceklerle bakmamızı öneriyor. Rejimin toplumu kast sistemini andırır kategorilere ayırdığına ve bunu yasal ve örtük düzenlemelerle sürdürdüğüne dikkat çeken Akçam, Cumhuriyet'in ilk çeyreğinde, Apartheid'le dışlanan kesimlerin Şeyh Sait Ayaklanması gibi olaylarda eşitlik ve özgürlük ekseninde nasıl bir araya geldiğini göstererek genelgeçer yargıları kırıyor. Yüzyıllık Apartheid, tam da Cumhuriyet'in 100. yılında, tıpkı bir sis çanı gibi, bizi bekleyen muhtemel tehlikeleri haber veren, toplum olarak gelecekte doğru bir rota izleyebilmemiz için gereken kerteriz noktalarını imleyen bir çağrı.

Türkiye'nin hukuk sistemi ve devlet kurumlarını saran kültür kuruluştan bu yana vatandaşları üç kategoriye ayırdı. Hiyerarşinin en üstünde Sünni Müslüman Türk vatandaşlar bulunur. Gelibolu mebusu Celal Nuri Bey, Meclis'te 1924 Anayasası'nın vatandaşlıkla ilgili 88. maddesinin tartışılması sırasında bunu çok açık ifade eder: “Bizim öz vatandaşımız, Mu¨slu¨man, Hanefiyu¨l mezhep, Tu¨rkçe konuşur bir zattır.” İkinci, yani orta tabaka, Aleviler ve Türk olmayan diğer Müslümanlardır (Kürtler, Çerkesler vb.); üçüncü ve en alt tabakayı ise Hıristiyanlar ve Yahudiler oluşturur. Bu katagorileri Türk usulü bir “kast sistemi” olarak tanımlamak yanlış olmayacaktır.

Elbette tarihi daha geriye, Osmanlı millet sistemine götürebiliriz ama Apartheid, modern Türkiye'nin başlangıcı sayılan yeni Meclis'in Nisan 1920'den itibaren çıkardığı bir dizi açık veya gizli kanun ve kararnameyle kurulmuştur. Bu kanun ve kararnamelerin çoğu bugün dahi yürürlüktedir. Yürürlükte olmadıkları durumlarda ise bunların yanlışlığı konusunda en küçük bir hesaplaşma yaşanmamış, hem de bu kanunların ruhu kurumsal olarak gizli iç yazışmalarla yaşamaya devam etmiştir.

YAZAR 1953'te Ardahan'da doğdu. Devrimci faaliyetlerinden dolayı tutulduğu cezaevinden firar ettikten sonra yurtdışına çıktı ve tarih çalışmalarına başladı, 1988'de Hamburg Sosyal Araştırmalar Enstitüsü'nde şiddet, kültür ve insan hakları konularında çalışmaya başladı. 1991'de yayımlanan Türk Ulusal Kimliği ve Ermeni Sorunu, Ermeni sorunu etrafındaki çalışmalarının başlangıcına denk düşer. 1996'da Hannover Üniversitesi'nden sosyoloji ve tarih doktorası alan Akçam, Ermeni Soykırımı ve Türk milliyetçiliği konusunda çok sayıda çalışmaya imza attı.

Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat