"Türklerin dilini öğreniniz, çünkü onların egemenliği uzun sürecektir." şiarıyla yola çıkan Divanü Lugati't-Türk müellifinin de aynı kaygıyla hareket ettiği açıktır. Türkçe ve Farsça üzerinden iki milletin kültür derinliğini karşılaştıran Ali Şîr Nevâyî de bu düşüncenin kuvvetli temsilcilerindendir. Zebân-ı Türkî'nin, diğer adıyla Kélür-nâme'nin içeriği de benzer endişeyi yansıtmaktadır. Bu eser, Hindistan topraklarında hüküm süren Babur İmparatorluğu'nun dil mülkünde inşa ettiği tâc mahallerden biridir. Nitekim Muhammed Yakûb-ı Çîngî, atalarının dilini yaşatarak böyle bir iz bırakmak kaygısında olduğunu eserinde belirtmiştir.
Elinizdeki çalışma, Türk sözlükçülüğünün mütevazı bir halkasını teşkil eden bu eseri gün yüzüne çıkarmaya matuftur. Zebân-ı Türkî'nin tespit edilen bütün nüshaları üzerine kurduğumuz tenkitli metni esas alan bu çalışma, bir giriş üç bölüm halinde düzenlenmiştir:
Giriş bölümünde Çağatayca sözlüklerden kısaca bahsedildikten sonra Muhammed Ya'kub-ı Çıngı, Kélür-nâme ve bununla ilgili çalışmalar tanıtılmıştır.
Eserin imla, ses ve şekil özelliklerinin incelendiği birinci bölümde örnek kelimelerin numaraları tıpkıbasımlara göre düzenlenmiştir.
İkinci bölümde, metni kurarken takip edilen yol izah edilmiş ve Kélür-nâme'nin tenkitli metnine yer verilmiştir.
Üçüncü bölüm ise biri Çağatayca diğeri Farsça iki dizinden oluşmaktadır. İlkinde kelimelerin yerleri, anlamları ve gerekli açıklamalar verilirken ikincisinde sadece yerler belirtilmiştir.
Giriş, inceleme ve dizindeki alıntıların bulunduğu eserler de kısaltmalarıyla birlikte 'Kaynaklar' bölümünde gösterilmiştir. Kitabın sonuna, araştırmacıların metni daha kolay takip etmelerini sağlamak amacıyla, değerlendirilen bütün nüshaların tıpkıbasımları eklenmiştir.
"Türklerin dilini öğreniniz, çünkü onların egemenliği uzun sürecektir." şiarıyla yola çıkan Divanü Lugati't-Türk müellifinin de aynı kaygıyla hareket ettiği açıktır. Türkçe ve Farsça üzerinden iki milletin kültür derinliğini karşılaştıran Ali Şîr Nevâyî de bu düşüncenin kuvvetli temsilcilerindendir. Zebân-ı Türkî'nin, diğer adıyla Kélür-nâme'nin içeriği de benzer endişeyi yansıtmaktadır. Bu eser, Hindistan topraklarında hüküm süren Babur İmparatorluğu'nun dil mülkünde inşa ettiği tâc mahallerden biridir. Nitekim Muhammed Yakûb-ı Çîngî, atalarının dilini yaşatarak böyle bir iz bırakmak kaygısında olduğunu eserinde belirtmiştir.
Elinizdeki çalışma, Türk sözlükçülüğünün mütevazı bir halkasını teşkil eden bu eseri gün yüzüne çıkarmaya matuftur. Zebân-ı Türkî'nin tespit edilen bütün nüshaları üzerine kurduğumuz tenkitli metni esas alan bu çalışma, bir giriş üç bölüm halinde düzenlenmiştir:
Giriş bölümünde Çağatayca sözlüklerden kısaca bahsedildikten sonra Muhammed Ya'kub-ı Çıngı, Kélür-nâme ve bununla ilgili çalışmalar tanıtılmıştır.
Eserin imla, ses ve şekil özelliklerinin incelendiği birinci bölümde örnek kelimelerin numaraları tıpkıbasımlara göre düzenlenmiştir.
İkinci bölümde, metni kurarken takip edilen yol izah edilmiş ve Kélür-nâme'nin tenkitli metnine yer verilmiştir.
Üçüncü bölüm ise biri Çağatayca diğeri Farsça iki dizinden oluşmaktadır. İlkinde kelimelerin yerleri, anlamları ve gerekli açıklamalar verilirken ikincisinde sadece yerler belirtilmiştir.
Giriş, inceleme ve dizindeki alıntıların bulunduğu eserler de kısaltmalarıyla birlikte 'Kaynaklar' bölümünde gösterilmiştir. Kitabın sonuna, araştırmacıların metni daha kolay takip etmelerini sağlamak amacıyla, değerlendirilen bütün nüshaların tıpkıbasımları eklenmiştir.