Belki de bu ve benzeri bütün soruların arkasında duran bir başka büyük soru var. Belki de o büyük sorunun bugüne kadar bütün boyutlarıyla cevaplandırılmamış olması, diğer cevapları da engelliyor. O büyük soru, Prof. Heidegger'e yöneltilen, ‘1933'te ne oldu?' sorusuna paralel bir sorudur. Türkiye, Türküyle, Ermenisiyle, Kürtüyle bugün birkez daha bu büyük sorunun kenarına gelip kilitlenmiş durumdadır. Üzerinden doksan yıl geçmesine rağmen sürekli halının altına itilen, sürekli ertelenen, sürekli görmezlikten gelinen ve sürekli aynı direnişle karşılanan bu soru şudur: 1915'te ne oldu?” (Önsözden)
Belki de bu ve benzeri bütün soruların arkasında duran bir başka büyük soru var. Belki de o büyük sorunun bugüne kadar bütün boyutlarıyla cevaplandırılmamış olması, diğer cevapları da engelliyor. O büyük soru, Prof. Heidegger'e yöneltilen, ‘1933'te ne oldu?' sorusuna paralel bir sorudur. Türkiye, Türküyle, Ermenisiyle, Kürtüyle bugün birkez daha bu büyük sorunun kenarına gelip kilitlenmiş durumdadır. Üzerinden doksan yıl geçmesine rağmen sürekli halının altına itilen, sürekli ertelenen, sürekli görmezlikten gelinen ve sürekli aynı direnişle karşılanan bu soru şudur: 1915'te ne oldu?” (Önsözden)