1984, hiç kuşkusuz 20. yüzyılda yazılmış en güçlü metinlerden biridir. Orwell'in 1949'da yayımlanan karşı-ütopyacı romanı, kâbusu andıran bir gelecek vizyonuyla her kuşaktan okuru derinden etkilemiştir. 1984, dünyanın sürekli birbiriyle savaş halindeki üç totaliter devletin egemenliği altında bulunduğu düşsel bir gelecekte geçer. Her şeyin devlet tarafından denetlendiği belleksiz ve muhalefetsiz bir toplum tehlikesine karşı sarsıcı bir uyarıdır. Etkisi yayımlanışının üzerinden geçen yetmiş yılda hiç azalmadığı gibi daha da artan roman, bugün kolektif belleğimize kazınmıştır adeta. Bunda çeşitli sinema, televizyon ve sahne uyarlamalarının yanı sıra başka yapıtlara ilham vermesinin de rolü büyüktür. Geçen yüzyıldan başka hiçbir roman, gücünden bir şey yitirmeden bu denli göz önünde olmamıştır. Bugün 1984'e atıfta bulunmadan totaliter rejimlerden, propagandadan, gözetlemeden ve gerçeğin saptırılmasından söz etmek neredeyse imkânsızdır. Roman ayrıca popüler kültüre “Büyük Birader”, “çiftdüşün”, “düşünsuç”, “yenikonuş”, “Düşünce Polisi”, “101 No'lu Oda” gibi terimlerden oluşan bir sözdağarı armağan etmiştir.
GEORGE ORWEL (1903-1950): Asıl adı Eric Arthur Blair olan İngiliz romancı, denemeci ve eleştirmen, 1984'ün yanı sıra fantastik siyasal fablı Animal Farm (Hayvan Çiftliği) ile dünya çapında ün kazanmıştır. Hindistan'da dünyaya geldi. 1917-1921 yılları arasında Eton College'da okudu. 1922'den 1927'ye kadar Burma'da (bugün Myanmar) Hindistan İmparatorluk Polisi'nde bölge müfettiş yardımcısı olarak görev yaptı. Buradaki deneyimleri ilk romanı Burmese Days'e (1934; Burma Günleri) ilham verdi. The Road to Wigan Pier'i (1937; Wigan İskelesi Yolu) ve Franco'cu faşistlere karşı Cumhuriyetçilerin safında savaştığı İspanya İç Savaşı deneyimini anlattığı Homage to Catalonia'yı (1938; Katalonya'ya Selam) yazdıktan sonra, bir sanatoryuma yattı. II. Dünya Savaşı başlayınca BBC'nin Hindistan yayınları bölümünün başına getirildi ve 1943'e dek burada çalıştı. 1950'de uzun süredir tedavi gördüğü verem hastalığına yenik düştü.