Ajandaların akıllı telefonlara hapsedildiği günümüz dünyasında, Hrant Dink Vakfı 2016 ajandası bize oyunların bilmediğimiz yönlerini keşfetmemizi sağlıyor. Bu haliyle de yalnızca bir ajanda değil, aynı zamanda ufuk açıcı ve ilham verici bir hafıza defteri niteliğinde.
Sunuş metni:
"Önde gelen kültür tarihçilerinden Johan Huizinga, 1938'de yayımladığı 'Homo Ludens: Oyunun Toplumsal İşlevi Üzerine Bir Deneme' başlıklı çalışmasında insana dair yepyeni bir tanım ortaya attı. Tüm bir medeniyet tarihinden damıtılmış iki 'insan tanımı'nın, Homo Sapiens (düşünen/akıllı insan) ve Homo Faber'in (üreten/yapan insan) yanına üçüncü bir 'insan'ı, Homo Ludens'i yani oyun oynayan / oyuncu insanı ekledi.
Bazen bir çocuk, bazen bir dans, bazen de bir söz kılığında karşımıza çıkıverir oyun. En çok öne çıkan özelliği, oyuncunun kendi iradesiyle katılmayı seçtiği ve son verdiği bir aktivite olmasıdır. Bu yönüyle, özgürlük vadeden, oyuncularını da oynamak suretiyle özgürleştiren bir niteliğe sahiptir.
Oyuncu insan, düşünen insandır aynı zamanda. Oyunun temelinde hem kendi sınırlarını, hem de karşısındakinin, rakibinin sınırlarını zorlamak olduğunu bilir. Bu yönüyle oyun, insanın insanı anlayabilme çabasındaki en barışçıl araçlardan biridir. Öte yandan, oyuncu insan, yapan/üreten insandır da. Ürettiği, oyun oynarken karşısındakiyle kurduğu görünmez bağ, birliktir. Oyuncuların oyun kuralları dahilinde birbirlerinin hak ve özgürlüklerine saygı duymayı başarabildikleri bu etkileşim ânı, bir anlamıyla toplumsal hak ve özgürlüklerin tesisi için ihtiyaç duyulan güce de ilham kaynağı olur.
Peki ya en büyük özgürlük oyunu olan demokrasi? Sahip olduğumuz tüm kazanma isteğine, tüm hırsa ve tutkuya karşın kuralların içinde kalmayı başarmak, oyunu önde götürüyor olsak dahi oyundaki her rakip için eşit özgürlük alanının oluşturulmasını sağlamak, bir diğer deyişle, oyunbozanlık yapmamak... Hakkıyla oynayabildiğimizi söyleyebiliyor muyuz?
Öyleyse, bunu söyleyebileceğimiz güne kadar, oyunbozanlara inat, oyuna devam..."
Ajandaların akıllı telefonlara hapsedildiği günümüz dünyasında, Hrant Dink Vakfı 2016 ajandası bize oyunların bilmediğimiz yönlerini keşfetmemizi sağlıyor. Bu haliyle de yalnızca bir ajanda değil, aynı zamanda ufuk açıcı ve ilham verici bir hafıza defteri niteliğinde.
Sunuş metni:
"Önde gelen kültür tarihçilerinden Johan Huizinga, 1938'de yayımladığı 'Homo Ludens: Oyunun Toplumsal İşlevi Üzerine Bir Deneme' başlıklı çalışmasında insana dair yepyeni bir tanım ortaya attı. Tüm bir medeniyet tarihinden damıtılmış iki 'insan tanımı'nın, Homo Sapiens (düşünen/akıllı insan) ve Homo Faber'in (üreten/yapan insan) yanına üçüncü bir 'insan'ı, Homo Ludens'i yani oyun oynayan / oyuncu insanı ekledi.
Bazen bir çocuk, bazen bir dans, bazen de bir söz kılığında karşımıza çıkıverir oyun. En çok öne çıkan özelliği, oyuncunun kendi iradesiyle katılmayı seçtiği ve son verdiği bir aktivite olmasıdır. Bu yönüyle, özgürlük vadeden, oyuncularını da oynamak suretiyle özgürleştiren bir niteliğe sahiptir.
Oyuncu insan, düşünen insandır aynı zamanda. Oyunun temelinde hem kendi sınırlarını, hem de karşısındakinin, rakibinin sınırlarını zorlamak olduğunu bilir. Bu yönüyle oyun, insanın insanı anlayabilme çabasındaki en barışçıl araçlardan biridir. Öte yandan, oyuncu insan, yapan/üreten insandır da. Ürettiği, oyun oynarken karşısındakiyle kurduğu görünmez bağ, birliktir. Oyuncuların oyun kuralları dahilinde birbirlerinin hak ve özgürlüklerine saygı duymayı başarabildikleri bu etkileşim ânı, bir anlamıyla toplumsal hak ve özgürlüklerin tesisi için ihtiyaç duyulan güce de ilham kaynağı olur.
Peki ya en büyük özgürlük oyunu olan demokrasi? Sahip olduğumuz tüm kazanma isteğine, tüm hırsa ve tutkuya karşın kuralların içinde kalmayı başarmak, oyunu önde götürüyor olsak dahi oyundaki her rakip için eşit özgürlük alanının oluşturulmasını sağlamak, bir diğer deyişle, oyunbozanlık yapmamak... Hakkıyla oynayabildiğimizi söyleyebiliyor muyuz?
Öyleyse, bunu söyleyebileceğimiz güne kadar, oyunbozanlara inat, oyuna devam..."