Orhan Pamuk'un, The Guardian'daki 'Implied Author' başlıklı yazısını okuyunca ilk önce, 'Hah,' dedim 'işte işin özüne yaklaşıyoruz. Pamuk neden yazdığını anlatıyor'. Şimdi, aslında bunun da garip bir durum olduğunu kabul etmek gerekir. Benim bildiğim, kendi yerinden ve yaptığından emin olan yazarlar arasında böyle bir çabaya hemen hiç rastlanmaz. Bu genelde edebiyat eleştirmenlerinin ve teorisyenlerinin çalışma alanına girer; deyim yerindeyse, onların temel gıdasıdır. Ama zaman zaman yaptığının teorisini de yapmaya özellikle dikkat eden Blanchot, Nabokov, Octavio Paz, ya da Wyndham Lewis, T. S Eliot hattâ Pound gibi yazarlara da rastlanmıyor değil. Bir farkla ki bu yazarların hemen hepsinin ya genelde bir paradigma değişikliğiyle uğraştığını, ya da özelde belli bir teorik sorunla boğuştuklarını görüyoruz.
Bir farkla diyorum, çünkü, Orhan Pamuk'un neden yazdığını anlatmaya çalıştığı yazıda ne bir paradigma değişikliği sorunu, ne de edebiyat teorisi açısından üzerine gidilmiş bir (!) problemle karşılaştığımızı düşünüyorum. Aksine birbiriyle ilgili ilgisiz bir çok sorunun, ya da gerekçenin aynı anda sunulduğunu görerek bir kez daha düş kırıklığına uğradığımı söylemek isterim. Nedense içimden bir ses, her şeye rağmen Orhan Pamuk'un liberal sanat kurumlarının, piyasa sisteminin kendisinden istediklerinden daha fazlasını verebilecek bir kapasiteye sahip olduğunu, belki de boşu boşuna, söylemeye devam ediyor." - Ergin Yıldızoğlu (Tanıtım Yazısından)