#smrgKİTABEVİ Ahir Zamanlarda Yaşarken -
Yeryüzünde yaşamın sona erme ihtimali anlamında, sanki her gün kıyamete biraz daha yaklaşıyormuşuz duygusu veren bir zamanda yaşıyoruz. Zizek, çoğumuzun paylaştığı bu duygunun üzerine gidiyor, günümüzün bunaltıcı ruh halini anlamaya çalışıyor. Geçmişteki bir Altın Çağ'dan uzaklaşma ya da yozlaşma hikâyesi değil bu. Geçmişe dönmeyi, eski değerlere tutunmayı öneren bir kurtuluş çağrısı da değil. Karanlığın ardından aydınlık günlerin geleceğine dair naif bir iyimserlik yok onun siyasal tahayyülünde.
Zamanımıza özgü dört temel mesele saptıyor: Dünyanın tümünü tehdit eden ekolojik kriz, ekonomik sistemdeki dengesizlikler, biyogenetik devrimin sonuçları ve çeşitli aralıklarla patlak veren toplumsal bölünmeler. Önceki kitaplarından da bildiğimiz gibi, hazır cevaplardan ısrarla kaçınan bir düşünür Zizek. Bu kitabında da bu dört temel meseleyi ve ilişkili çok sayıda fenomeni kendine özgü uslubuyla, Elisabeth Kübler-Ross'un beş aşamalı keder şemasına (inkâr, öfke, pazarlık, depresyon ve kabul) karşılık gelen beş bölümde ve dört ara fasılda tartışıyor. Birbiri ardına gelen krizleriyle kapitalizmin ölümcül bir hastalıkla karşı karşıya olduğuna dikkat çekerek, bu durumu yaklaşan bir tehdit olarak değil, yeni bir başlangıç imkânı olarak düşünmeyi öneriyor. Zizek'in bütün kitap boyunca sürdürdüğü "aklın kötümserliği ile iradenin iyimserliği"ni öne çıkaran yaklaşımı, Mao'nun o meşhur sözünü hatırlatıyor: "Gökkubbenin altında büyük bir keşmekeş var, vaziyet harika!"
Yeryüzünde yaşamın sona erme ihtimali anlamında, sanki her gün kıyamete biraz daha yaklaşıyormuşuz duygusu veren bir zamanda yaşıyoruz. Zizek, çoğumuzun paylaştığı bu duygunun üzerine gidiyor, günümüzün bunaltıcı ruh halini anlamaya çalışıyor. Geçmişteki bir Altın Çağ'dan uzaklaşma ya da yozlaşma hikâyesi değil bu. Geçmişe dönmeyi, eski değerlere tutunmayı öneren bir kurtuluş çağrısı da değil. Karanlığın ardından aydınlık günlerin geleceğine dair naif bir iyimserlik yok onun siyasal tahayyülünde.
Zamanımıza özgü dört temel mesele saptıyor: Dünyanın tümünü tehdit eden ekolojik kriz, ekonomik sistemdeki dengesizlikler, biyogenetik devrimin sonuçları ve çeşitli aralıklarla patlak veren toplumsal bölünmeler. Önceki kitaplarından da bildiğimiz gibi, hazır cevaplardan ısrarla kaçınan bir düşünür Zizek. Bu kitabında da bu dört temel meseleyi ve ilişkili çok sayıda fenomeni kendine özgü uslubuyla, Elisabeth Kübler-Ross'un beş aşamalı keder şemasına (inkâr, öfke, pazarlık, depresyon ve kabul) karşılık gelen beş bölümde ve dört ara fasılda tartışıyor. Birbiri ardına gelen krizleriyle kapitalizmin ölümcül bir hastalıkla karşı karşıya olduğuna dikkat çekerek, bu durumu yaklaşan bir tehdit olarak değil, yeni bir başlangıç imkânı olarak düşünmeyi öneriyor. Zizek'in bütün kitap boyunca sürdürdüğü "aklın kötümserliği ile iradenin iyimserliği"ni öne çıkaran yaklaşımı, Mao'nun o meşhur sözünü hatırlatıyor: "Gökkubbenin altında büyük bir keşmekeş var, vaziyet harika!"