Ahteri Lügati, Lügat-i Ahteri veya Ahteri-i Kebir, Arapça-Türkçe lügat. Müellifi, Ahterî mahlaslı lügat âlimi Muslihiddin Mustafa bin Şemseddin Karahisârî' dir. Ahteri, 1496 yılında Afyonkarahisar' da doğmuştur, basılan tek eseri lügatidir. Bin sayfadan fazla olan ve kırk bin kelimeyi içine alan Ahterî lügati, Arapça–Türkçe lügatlerin en çok alâka görenlerindendir.
"Arapça'dan Türkçe'ye alfabe sırasıyla, fakat maddeleri satırbaşına getirmeden yazılmış ve ilk defa bu şekilde 1826'da İstanbul'da basılmıştır.
Ondan sonra birçok defa Türkiye'de yeniden yayınlandığı gibi, Mısır'da, Kırım'da ve Hindistan'da da basılmıştır. 1894'teki İstanbul basımında, maddeler başa getirilmiştir. Bu hâliyle, kelime köklerinin son ve ilk harflerine göre sıralanmış olan Firûzâbâdî'nin Kâmus'undan daha kolay kullanılmakta ise de, zenginlik ve doğruluk bakımından Ahmed Âsım Efendi'nin Kâmus Tercümesi ile kıyaslanamaz. Fakat Arapça'ya yeni başlayanlar, Ahterî lugatini bu kolaylığından dolayı, Cevherî'ye ve Kâmus'a tercih ederler."
Ahteri Lügati, Lügat-i Ahteri veya Ahteri-i Kebir, Arapça-Türkçe lügat. Müellifi, Ahterî mahlaslı lügat âlimi Muslihiddin Mustafa bin Şemseddin Karahisârî' dir. Ahteri, 1496 yılında Afyonkarahisar' da doğmuştur, basılan tek eseri lügatidir. Bin sayfadan fazla olan ve kırk bin kelimeyi içine alan Ahterî lügati, Arapça–Türkçe lügatlerin en çok alâka görenlerindendir.
"Arapça'dan Türkçe'ye alfabe sırasıyla, fakat maddeleri satırbaşına getirmeden yazılmış ve ilk defa bu şekilde 1826'da İstanbul'da basılmıştır.
Ondan sonra birçok defa Türkiye'de yeniden yayınlandığı gibi, Mısır'da, Kırım'da ve Hindistan'da da basılmıştır. 1894'teki İstanbul basımında, maddeler başa getirilmiştir. Bu hâliyle, kelime köklerinin son ve ilk harflerine göre sıralanmış olan Firûzâbâdî'nin Kâmus'undan daha kolay kullanılmakta ise de, zenginlik ve doğruluk bakımından Ahmed Âsım Efendi'nin Kâmus Tercümesi ile kıyaslanamaz. Fakat Arapça'ya yeni başlayanlar, Ahterî lugatini bu kolaylığından dolayı, Cevherî'ye ve Kâmus'a tercih ederler."