Ülkemizde aile ilişkilerinin güçlü, ortaklık/paydaşlık kültürünün zayıf ve aile şirketlerinin ömrünün oldukça kısa olduğu bir gerçektir. Sermayedar birinci kuşak aile üyelerinin hızlı karar verebilmek, hızlı büyüyebilmek, fırsatları değerlendirebilmek için “işin başında” olmayı elzem gördüklerini ancak ikinci kuşakta stratejik iş birlikleri, satın almalar, birleşmeler doğrultusunda ileriye ve geriye doğru büyümeler, holdingleşme, halka arzlar nedeniyle şirketin kurumsallaşmasının hızlandığını ve ister istemez işin başında bizzat durmak düşüncesinden uzaklaştıklarını söyleyebiliriz.
Kurumsallaşmış bir aile şirketi yönetiminde asıl belirleyici olan kurallardır. Buna göre şirketin mülkiyeti, yönetici kadrosu ve denetleyiciler yazılı kural ve sınırlarla birbirinden ayrılmıştır. Şirket yöneticilerinin şirkete ve pay sahiplerine karşı doğrudan sorumlulukları ve hesap verme yükümlülükleri bulunmaktadır. Bununla birlikte şirket yöneticileri iş ve işlemlerini yaparken şeffaflık ilkesini göz önünde bulundurmalıdır.
Ailenin kurumsallaşmasının genellikle şirketin kurumsallaşmasının gerisinde kaldığını birinci kuşağın (kurucuların) vefatından sonra genellikle mirasçılar arasında aile şirketlerinin paylaşılması bir gerçektir. Bu gerçekten hareketle, aile şirketlerinin kurumsallaşmasının çok daha bütüncül bir perspektifle ele alınması ve öncelikle ailenin kurumsallaşması aşamasından başlaması ve bunu şirketin kurumsallaşması aşamasının izlemesidir.